Dikkat çeken AB açıklaması: Türkiye’ye ihtiyacı var
'Rusya'nın Ukrayna'ya askeri harekatıyla başlayan süreç, Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne (AB) alınmasını hızlandırabilir mi?' sorusunu cevaplayan uzmanlar, barış üzerine inşa edilmiş bir yapı olan AB'ye işgale uğrayan bir ülkenin alınmasının etkileri konusuna dikkat çekerken, AB'nin bir kez daha Türkiye'ye ihtiyaç duyduğunu da ifade etti.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yaşanan kriz gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Antalya Diplomasi Forumu’na katılan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ukrayna’nın Avrupa Birliği üyeliğine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu ve “Ukrayna’nın Avrupa ailesinde olduğu coğrafi olarak da tarihi olarak da bariz bir gerçek” diye konuştu. Türkiye’nin bu süreçte çok kilit bir rol oynadığını vurgulayan Borrell, “Türkiye bölgesel bir güç ve ondan da daha fazlası” ifadelerini kullandı.
Peki Rusya-Ukrayna savaşı Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne alınma sürecini hızlandırabilir mi? Yaşanan sıcak gelişmeler, Ukrayna’nın hızlıca AB’ye dahil edilmesi diğer aday ülkeleri nasıl etkiler? Milliyet, konuyu İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya, Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Önsoy ve Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu ile konuştu.
UKRAYNA YAKIN GELECEKTE AB ÜYESİ OLABİLİR Mİ?
Prof. Dr. Ayhan Kaya, Macaristan haricinde AB üyesi devletlerin neredeyse tamamının Ukrayna halkı ve yönetimiyle dayanışma içinde olduklarını göstermek için Ukrayna’nın tam üyelik başvurusunu kabul ettiğini söyledi. “Üyelik başvurusunun hızlı şekilde kabulü, üyeliğin de hızla gerçekleşeceği anlamına gelmiyor” diyen Prof. Dr. Kaya, önce Ukrayna yasalarının AB’ye uygunluğunun gözden geçirileceğini, 27 üye devletin oy birliğiyle müzakere sürecinin başlayacağını ve 35 fasıl içinde Ukrayna’nın AB’ye uyumunun sağlanması gerektiğini belirtti. “Müzakere sürecinin tamamlanmasıyla bütün üye devletlerin evet demesi sonucunda Ukrayna’nın üyeliği gerçekleşebilir. Normal zamanlarda bütün bu süreçler uzun sürüyor” diyen Prof. Dr. Kaya, savaşın halihazırda devam ettiği gerçeğini hatırladığımızda üyelik sürecinin ne zaman nihayete erebileceği konusunda bir tahmin yürütmenin oldukça zor göründüğünü söyledi.
‘YAPILACAK EN BÜYÜK TARİHİ HATA OLUR’
“Josep Borrell, yaşanılan güvenlik kaygıları nedeniyle Ukraynalılara çok güçlü bir sinyal vermesi gerektiğini düşünerek Ukrayna’nın Avrupa’nın bir parçası olduğunu söyledi” diyen Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, üzerinde durulması gereken sorunun, “Barış üzerine inşa edilmiş bir yapı olan AB’ye savaşmakta olan ya da içerisinde bölgesel çatışmaların devam ettiği bir ülke üye olarak alınabilir mi?” olduğunu söyledi. Bu soruya yanıtının “Hayır” olduğunu söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, aralarında Almanya, Fransa ve Hollanda’nın da olduğu ülkelerin Ukrayna’nın AB üyeliğinin bir gecede gerçekleşecek bir durum olmadığını ve bu ülkeye özel hızlandırılmış bir süreç ortaya konulamayacağını belirttiklerini ifade etti.
Şu süreçte Ukrayna’nın AB’den uzaklaştırılması ya da hayal kırıklığına uğratılmasının yapılacak en büyük tarihi hata olacağını söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, “Ancak Ukrayna’nın bu haldeyken aceleyle AB’ye alınması da yine büyük bir hata olabilir” diye devam etti. Ukrayna’nın AB üyeliğindeki en büyük engeller arasında yolsuzluğun ve ekonomik istikrarsızlığın olduğunu söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, “Müzakerelerin tamamlanması oldukça uzun bir süre alabilir” diye konuştu. “Birliğe üyelik konusunda Ukrayna’ya yeşil ışık yakan AB’nin bu manevrası, asker gönderemediği Rus işgali altındaki ülkeye moral destek sağlamak için atılmış bir adım” diyen Doç. Dr. Murat Önsoy ise özellikle Macaristan’ın nasıl bir tavır takınacağının meçhul olduğunun altını çizdi. Doç. Dr. Önsoy, “Ukrayna için en iyimser tahminle bu sürecin 10 yıl süreceği tahmin ediliyor” yorumunda bulundu.
‘EĞER UKRAYNA AB’YE ÜYE OLURSA…’
Peki Ukrayna’daki gelişmeler bu birliğe üye olmayan diğer Batı ülkelerinin AB sürecini hızlandırabilir mi? Prof. Dr. Ayhan Kaya, Ukrayna-Rusya savaşının yakın tarihte Bosna-Hersek Savaşı ve 11 Eylül terör saldırılarının ardından Avrupa ve dünya siyasetini şekillendiren en önemli üç olaydan biri olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ukrayna’nın kısa bir süre içinde AB’ye katılmasını beklemediğini söyleyen Prof. Dr. Kaya, ancak kısa bir süre içerisinde Ukrayna’nın AB üyeliğinin gerçekleşmesi halinde Kuzey Makedonya, Kosova ve Moldova’nın da birliğe üyeliği konusunda hızlı gelişmelerin yaşanabileceğini belirtti.
Prof. Dr. Kaya, Putin ile sıcak ilişkiler geliştiren Sırbistan’ın ise üyelik sürecinin gözden geçirilme kararı alınması ya da Sırbistan’ın AB sürecinin dondurulması gibi gelişmelerin yaşanabileceğine dikkat çekti. Doç. Dr. Murat Önsoy da Ukrayna’nın kısa sürede birliğe üye olmasının mümkün gözükmediğini vurguladı. AB’nin üyelik sürecinin açık ve net olduğunu söyleyen Doç. Dr. Önsoy, “Bu kuralların esnetilmesi mümkün gözükmüyor. Kaldı ki Ukrayna’nın demokrasi, hukukun üstünlüğü ve ekonomi alanlarındaki karnesinin Rusya işgalinden önce de AB kriterlerinin çok altında olduğu biliniyor” ifadelerini kullandı.
‘İKİ SEÇENEK VAR’
Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu ise çatışmaların durması halinde Ukrayna’ya AB adaylığı statüsünün verilebileceği görüşünde. “Bu noktadan sonra iki seçenek düşünülebilir” diyen Doç. Dr. Köroğlu, ilk seçeneğin Türkiye’nin de sürdürdüğü ‘açık uçlu’ müzakere süreci biçimi olduğunu söyledi. Doç. Dr. Köroğlu, ikinci seçeneğin ise Ukrayna’nın daha dış halkalarda konumlandırılarak daha az yetkilere sahip olduğu, bazı politikaların içerisinde olup bazılarında olmadığı yeni bir AB modeli olabileceğini söyledi. Bu seçeneğin çok daha kısa bir sürede gerçekleştirilebileceğini söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, “Değişen AB ile birlikte bu bir ihtimal olarak düşünülebilir” diye konuştu. AB’nin ‘esnek entegrasyon’ modellerine geçiş sağlamayı düşündüğü takdirde Kuzey Makedonya ya da Moldova gibi ülkelerin de birliğe üyeliklerinin gündeme gelebileceğini söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, “Ancak AB’nin yapısında bir değişim olmazsa bu ülkelerin üye olmaları çok kısa sürede gerçekleşemeyecek” diye konuştu.
‘TÜRKİYE ÇOK KİLİT BİR ROL OYNUYOR’ SÖZÜNÜ NASIL YORUMLAMALIYIZ?
Peki Josep Borell’in Türkiye hakkında söylediği, “Türkiye çok kilit bir rol oynuyor” sözlerini nasıl yorumlamalıyız? Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, özellikle İngiltere’nin AB’den ayrıldığı Brexit sürecinden sonra AB’nin geleceğinin daha fazla tartışılır bir hale geldiğini söyledi. Pandeminin getirdiği ekonomik sorunlarla baş edilmeye çalışılırken Rusya-Ukrayna savaşının başladığına dikkat çeken Doç. Dr. Köroğlu, “Bundan sonra kesinlikle Avrupa’da çok ciddi dönüşümler olacağını göreceğiz. Belki de güvenlik politikasını geliştirmeye çalışacaklar. AB eğer ‘esnek entegrasyon’ modellerini uygulamaya koyarsa ve bu bağlamda Ukrayna ile üyelik durumunu görüşürse, Türkiye’ye de o şekilde bir üyelik perspektifi sunulabilir” diye konuştu. Doç. Dr. Köroğlu, Türkiye’nin AB ile 2005’ten beri tüm politikalarda ve karar alma mekanizmalarında eşit koşullar sağlayacak olan tam üyelik müzakerelerini yürütürken ‘ikinci sınıf’ bir üyelik biçimini büyük ihtimalle tatmin edici bulmayacağını sözlerine ekledi.
‘TÜRKİYE’YE GÖSTERİLEN İLGİNİN SEBEBİ NE?’
Doç. Dr. Murat Önsoy ise Josep Borrell’in Türkiye hakkındaki sözleri için, “Bu demeç bize tarihin tekerrürden ibaret olduğunu bir kez daha gösteriyor” yorumunda bulundu. Tıpkı mülteci krizinde olduğu gibi AB’nin bir kez daha Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu söyleyen Doç. Dr. Önsoy, “Batı’dan Türkiye’ye gösterilen ilgi Rusya ile Ukrayna arasında oynadığı arabulucu rolden ötürü mü yoksa Türkiye’nin AB üyelik sürecini tekrardan canlandırarak Ankara’nın yönünü Brüksel’e çevirmek mi bunu zaman içinde öğreneceğiz” diye konuştu.
1999 yılındaki Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’ye aday ülke statüsü verilirken Almanya’da iktidarda Sosyal Demokrat ve Yeşillerin koalisyonunun olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Ayhan Kaya, “Bugün de Almanya’da benzeri bir siyasal iklim söz konusu. Sosyal Demokratlar ve Yeşiller yanlarına Liberalleri de alarak AB’yi küresel bir güç haline getirmeyi arzu ederlerse Türkiye’yi de yanlarına almak durumunda olacaklardır. Türkiye dış politikasının neredeyse son birkaç ayda fabrika ayarlarına dönüyor olduğu gibi bir izlenim verdiği düşünülürse AB-Türkiye ilişkilerinde dönüşümün başladığı iddia edilebilir” dedi.