Erdoğan: “İstanbul Mutabakatı BM’nin son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir”
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Mutabakatı’na ilişkin “Tahıl arzının sürdürülmesinde kritik öneme sahip bu mutabakat, BM’nin son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir.” dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu’nda BM’nin 77. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti.
Erdoğan, toplantının, dünyanın birden fazla tehditle eş zamanlı olarak baş etmeye çalıştığı kritik bir dönemde gerçekleştirildiğini belirterek, koronavirüs salgınında alınan derslerin en başta geleninin, küresel sorunların çözümünde uluslararası dayanışmanın önemi olduğunu dile getirdi.
Salgının tedarik zincirlerinde yol açtığı aksaklıklar sebebiyle ağır darbe alan küresel ekonominin Rusya-Ukrayna savaşıyla yeni bir şok dalgasına daha maruz kaldığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Artan enerji, gıda ve hammadde fiyatlarının oluşturduğu enflasyon baskısı dünya çapında tüm ekonomileri ve sosyal refahı menfi yönde etkilemektedir. Gelişmeler enerji arz güvenliğinin önemini de çarpıcı bir şekilde yeniden gündeme taşımıştır. Türkiye olarak öteden beri enerji konusuna bir rekabet değil, iş birliği alanı olarak baktık. Kendi ihtiyacımız yanında bölgesel ve küresel enerji güvenliğini destekleyen pek çok projeyi hayata geçirdik. Bu adımların isabeti ve önemi son gelişmelerle bir kez daha anlaşılmıştır. Yaşanan süreç gıda güvenliğini de riske atmıştır. Maddi ve teknolojik imkanların en üst seviyeye ulaştığı 21. yüzyılda dünya nüfusunun halen 5’te 1’inin açlığın ve yoksulluğun pençesinde kıvranmasının izahı mümkün değildir. Dünya son gelişmelerle 2030’da sıfır açlık seviyesine ulaşmayı amaçlayan, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden de uzaklaşmaya başlamıştır. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu karanlık tabloyu, umudun ışığıyla aydınlatabilmenin yegane yolu uluslararası iş birliği ve dayanışmayı hakkaniyetli ve adaletli bir yaklaşımla güçlendirmektir. Ortak kaderimizi etkileyen sınamalara karşı ortak gündemle harekete geçmemiz gereken bir döneme girdik.”
“BM’ye beslenen güven tazelenmiştir”
Erdoğan, Türkiye olarak bu iradeyi, salgın ve iklim değişikliği süreçleri yanında, Rusya-Ukrayna savaşının meydana getirdiği sarsıntılarla mücadelede de ortaya koyduklarını dile getirerek, “Ukrayna’da 7’nci ayını dolduran ihtilafın ilk gününden bu yana ‘savaşın kazananı, adil bir barışın ise kaybedeni olmayacağı’ düşüncesiyle hareket ettik.” ifadelerini kullandı.
Bugün de yaşanan krizin çözümünde diyalog ve diplomasinin anahtar rolüne vurgu yapan Erdoğan, bu anlayışla oynadıkları kolaylaştırıcı rol sayesinde, tarafları önce Antalya Diplomasi Forumu’nda sonra da İstanbul’da bir araya getirdiklerini hatırlattı.
Erdoğan, Ukrayna’dan hareket eden tahıl yüklü gemilerin İstanbul Boğazı’ndan geçişine ilişkin bir fotoğrafı göstererek, şunları kaydetti:
“Sayın Genel Sekreterle birlikte yürüttüğümüz yoğun çabalar neticesinde Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasını temin ettik. Bu gelişmeyi sağlayan İstanbul Mutabakatı’nın ikinci ayı dolarken, sevkiyatın her geçen gün ivme kazanmasını memnuniyetle izliyoruz. Tahıl arzının sürdürülmesinin sağlanmasında kritik öneme sahip bu mutabakat, Birleşmiş Milletlerin son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir. Dünyanın dört bir yanında uluslararası camiadan medet umanların BM’ye besledikleri güven bu başarıyla yeniden tazelenmiştir. İstanbul Mutabakatı taraflar açısından hayati önem arz eden meselelerde müzakerelerin sonuç verdiğini de ispatlamıştır. Benzer bir yaklaşım, yine tüm insanlığın güvenliğini ilgilendiren Zaporijya Nükleer Santrali’ndeki kriz konusunda da sergilenebilir. Son günlerde yeniden alevlenen savaşın, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı temelinde sonlandırılmasına yönelik gayretlerimizi artırarak sürdüreceğiz.”
“Tüm üye ülkelerden destek bekliyoruz”
Erdoğan, “Uluslararası kuruluşları ve tüm ülkeleri, Türkiye’nin kalıcı barışın tesisine yönelik çabalarına samimi destek vermeye çağıyorum. Her iki tarafa da krizden ‘onurlu çıkış’ imkanı verecek, makul, adil ve uygulanabilir bir diplomatik çözümü beraberce bulmamız gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, diğer yandan milyonlarca insanı mağdur eden tüm bu felaketlerin, etkin çok taraflılığın Birleşmiş Milletlerde vücut bulması için daha fazla çaba gösterme sorumluluğunu, herkese bir kere daha hatırlattığına dikkati çekti.
Suriye krizi
Türkiye’nin çatışma ve ihtilafların çevrelediği bölgenin tam kalbinde yer alan bir ülke sıfatıyla, sorunların değil çözümlerin parçası olmalarını sağlayacak inisiyatifler aldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu çerçevede Suriye krizine, Güvenlik Konseyi’nin 2254 Sayılı Kararı temelinde halkın meşru beklentileri doğrultusunda kalıcı bir çözümün bulunmasının önemini tekrar vurguluyoruz. Çözümsüzlüğün sürmesi hem bölgemizin güvenlik ve istikrarını hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü giderek daha fazla tehdit etmektedir. Suriye’nin kuzeyindeki 4 milyonu aşkın sivil, ülkemizin sağladığı güvenlik şemsiyesi ve uluslararası yardımlar sayesinde hayata tutunmaktadır. Kuzeybatı Suriye’deki yardım mekanizmasının temelini oluşturan kararının uzatılması için Güvenlik Konseyi mesuliyetini yerine getirmelidir.”
“Terörizme karşı her türlü tedbiri almaya muktediriz”
“Ülkemize, güvenlik güçlerimize ve sivillere terör saldırıları gerçekleştiren, bölücü gündemiyle Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK ve türevlerine karşı Türkiye’nin kayıtsız kalması beklenemez.” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Bu terör örgütünü isim değişiklikleri gibi ucuz kurnazlıklarla meşrulaştırmaya çalışanları, bir an önce teröristleri silahlandırmaktan ve desteklemekten vazgeçmeye, hatalarından dönmeye davet ediyoruz. Terörizme karşı her türlü tedbiri almaya muktedir olduğumuzu, terör örgütlerine karşı gerekeni yapmaktan asla çekinmeyeceğimizi tekrar kuvvetle belirtiyoruz.” diye konuştu.
“Suriye’de yerleşim yerleri projesi konusunda, herkesin dayanışma sergilemesini bekliyoruz”
Suriyelilerin ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde dönmelerini temin etmek için gerekli şartları oluşturma konusunda da üzerlerine düşeni samimiyetle yaptıklarını dile getiren Erdoğan, savaştan kaçan sivillerin insani şartlarda hayatlarını sürdürebilmeleri için Suriye’nin çeşitli bölgelerinde 100 bin briket ev inşa ettiklerini anlattı. Erdoğan, konuşmasını, Suriye’de yapımı süren briket evlere ilişkin görselleri Genel Kurul katılımcılarına göstererek sürdürdü.
Erdoğan, bu evlerin önemli bir bölümünü tamamlayıp teslim ettiklerini, ayrıca yaklaşık 1 milyon Suriyelinin topraklarına dönmesini sağlayacak 200 bin konut inşası için de hazırlıklara başladıklarını kaydetti.
Erdoğan, “Güvenli bölgelerdeki 13 ayrı merkezde ve kırsallarında inşa edilecek bu projenin hayata geçmesi için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç vardır. Suriye’de hayata geçireceğimiz yerleşim yerleri projesi konusunda, herkesin gerekli çabayı göstermesini, dayanışma sergilemesini bekliyoruz.” ifadesini kullandı.
Mülteci krizi
“Mülteci krizi, kendilerine daha iyi bir gelecek aramak için yola çıkan masumların botlarını batırıp onları ölüme terk etmekle, sınırlara duvarlar örmekle, insanları toplama kamplarına doldurmakla çözülemez.” diyen Erdoğan, bu krizin çözümünün, insanı ve insan hayatını merkeze alan gayretlerden geçtiğini belirtti.
Erdoğan, hal böyleyken Yunanistan’ın Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığına dikkati çekti. Ege’de botları batırılan ve boğularak hayatını kaybeden çocukların fotoğrafını göstererek konuşmasını sürdüren Erdoğan şunları kaydetti:
“Türkiye olarak biz, yeni Aylan bebeklerin cesetleri kıyılara vurmasın diye çırpınırken, Yunanistan, hukuksuz, pervasız geri itmeleriyle Ege’yi bir mülteci mezarlığına çevirmektedir. Geçen hafta 9 aylık Asım bebek ve 4 yaşında Abdülvahap, aileleriyle birlikte Yunan sahil güvenlik güçlerinin botlarını batırması sonucu vefat etmiştir. Avrupa’nın ve Birleşmiş Milletler kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir ‘Dur’ demesinin vakti çoktan gelmiştir.”
“Güç gösterisi peşinde koşanlar, kendilerini komik duruma düşürmektedir”
Türkiye’nin Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’deki tüm meselelerin iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde ve uluslararası hukuka uygun olarak çözülmesini istediğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bölgede, ülkemizle asla denk olmayan siyasi ve askeri seviyesine rağmen, güç gösterisi peşinde koşanlar, kendilerini komik duruma düşürmektedir. Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın sürmesi, tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesine bağlıdır. Yunanistan’dan, gerginlik ve tahrik siyasetini bir kenara bırakarak, iş birliği ve dayanışma çağrılarımıza kulak vermesini bekliyoruz. Daha önce önerdiğimiz Doğu Akdeniz Konferansı’nın bu amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz. Muhataplarımızın, şimdiye kadar bu konuda en ufak bir adım dahi atamaması, kimin barış ve diyalogdan kimin de gerilimden yana olduğunu göstermektedir. Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz’deki haklarını sonuna kadar savunurken kendi siyasi hesapları uğruna gerginlik stratejisi izleyenlerin oyunlarına da asla gelmeyecektir.”
“Uluslararası toplumu, KKTC’yi bir an önce resmen tanımaya davet ediyoruz”
Türkiye’nin Kıbrıs meselesinde de adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşılabilmesi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte hep iyi niyetli ve yapıcı çaba sergilediğine işaret eden Erdoğan, gerçekleri görmek isteyen herkesin, adada iki ayrı devlet, iki ayrı halk olduğunu bildiğini, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarının tescil edilmesinin, adadaki çözümün anahtarı olduğunu söyledi.
Erdoğan, “Uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler prensipleriyle çelişir şekilde, ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine yönelik zulme son vermeye ve bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen tanımaya davet ediyoruz.” dedi.
Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’ın, Ege Denizi’ndeki düzensiz göçmenlere uyguladığı insanlık dışı geri itmelerin yanında, Müslüman Türk azınlığa karşı da hukuki yükümlülüklerini ihlal eden ayrımcı ve baskıcı politikalar izlediğini ifade eden Erdoğan, “Temennimiz, Yunanistan’ın tüm bu sorunlu faaliyetlerine son vermesi, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası kuruluşların da yapılan insanlık dışı ve hukuksuz uygulamalara sırtını dönmeyi bırakmasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.