Saner: Kıbrıs’ta bir işgalci varsa o da Rum tarafıdır
Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı, Başbakan Ersan Saner, “ Rum-Yunan ikilisinin hala Kıbrıs Türk Halkı’nın egemenliği ve güvenliğini garantiye alma ihtiyacını kabule yanaşmadığına” dikkati çekti.
Başbakan Saner, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitçotakis’in Güney Kıbrıs’a ziyaretinde söylediklerini eleştirerek, “Kıbrıs’ın başına bela olan Enosis hayali yüzünden Yunanistan’dır. Kıbrıs’ta bir işgalci varsa o da bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoru ile kovan ve ortak olduğumuz devlete tek başına sahip çıkan Rum tarafıdır. Türkiye, Kıbrıs’ın Yunan olmasını engellemiş, Kıbrıs Türkü’nü olduğu kadar Rumları da darbecilerin katliamından kurtarmış, Yunanistan’a demokrasinin gelmesini, babası dahil pek çok Yunan politikacının sürgünden ülkelerine dönmelerini sağlamıştır” dedi.
Saner, açıklamasında şunları kaydetti:
“ Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs konusunu karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşma ile sonuçlandırmak niyetinde değildir.
Hayalleri, Türkiye’nin , Kıbrıs adası ve Kıbrıs Türkü ile bağlantısını kesmek, bizleri azınlık hakları ile bir Yunan Devleti’ne dönüşen sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama yapmak Ada’yı Yunan milletinin çıkarları için hegemonyaları altına almaktır.
Belli olmuştur ki federal çözüm arayışlarını da bu hayallerini gerçekleştirecekleri güne kadar bir oyalama aracı, taktiksel bir süreç olarak görmektedirler.
Dolayısı ile bizdeki federal çözümü savunanların sırf kendi politikaları çökmesin diye verdikleri demeçler, gösterdikleri çabalar hedefleri belli olan Rum-Yunan ikilisine yardımcı olmaktan, koz vermekten öteye bir anlam ifade etmemektedir.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitçotakis’in Güney Kıbrıs ziyaretinde ortaya konulan görüşler nettir…
Rum-Yunan ikilisi hala yeni bir ortaklığın kurulmasına karşıdır. Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrimleşerek federal devlet olarak yoluyna devam etmesini bizim de o yapıya yama olmamızı istediklerini açıkça söylüyorlar.
Bizim egemen eşitliğimizi reddediyor, güya fonksiyonel bir devlet yapısı istediklerini ileri sürüyorlar.
Oysa niyetleri bizi kararlara ortak etmemek, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bile var olan veto hakkımızı elimizden almaktır.
Türkiye’nin 1960 antlaşmalarından kaynaklanan etkin ve fiili garantörlüğünün devamını çağdışı olarak niteliyorlar.
Türkiye’nin Kıbrıs Türk Halkının can ve mal güvenliği tehdit altında olduğu zaman Kıbrıs’a yapabileceği tek yanlı askeri müdahalelerin önünü tamamen kapatmayı, zaman içinde de olsa Kıbrıs’ta tek bir Türk askerinin kalmamasını talep ediyorlar.
Oysa o garantiler sayesindedir ki biz Kıbrıs Türkleri bu adada hala kendi kimliğimizle var olmaya devam edebiliyoruz.
Bunlara ek olarak bizden ekonomimizi sarsacak, sosyal anlamda büyük yaralar açacak önemli miktarda toprak ve mülkiyetle ilgili talepleri vardır.
Kısacası, Rum-Yunan ikilisi hala, Kıbrıs Türk Halkı’nın egemenliği ile güvenliğini garantiye alma ihtiyacını kabule yanaşmamaktadır.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitçotakis’in Rum lider Nikos Anastasiadis’le birlikte düzenledikleri basın toplantısında Türkiye’ye yönelik olarak sarf ettiği sözleri kınıyorum.
Kıbrıs’ın başına bela olan Enosis hayali yüzünden Yunanistan’dır. Kıbrıs’ta bir işgalci varsa o da bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoru ile kovan ve ortak olduğumuz devlete tek başına sahip çıkan Rum tarafıdır. Türkiye, Kıbrıs’ın Yunan olmasını engellemiş, Kıbrıs Türkü’nü olduğu kadar Rumları da darbecilerin katliamından kurtarmış, Yunanistan’a demokrasinin gelmesini, babası dahil pek çok Yunan politikacının sürgünden ülkelerine dönmelerini sağlamıştır.
Mitçotakis, Türkiye’den şikayet edeceğine, Türkiye’ye teşekkür etmelidir.
Anastasiadis’in açıklamaları içinse fazla söze gerek yoktur.
Crans Montana’da federal çözüm çabalarını çökerten ve 2 Devletli çözüm istediğini ortaya koyan Nikos Anastasiadis, yolsuzluk iddiaları nedeniyle yaşadığı iç sıkıntıların etkisi ve daima birlikte hareket eden kilise ile Komünist AKLE Partisi’nin siyasi baskıları sonucu çark etmiş durumdadır.
Anastasiadis’in bu çark ediş sonrasında hiçbir siyasi prestiji ve ağırlığı kalmamıştır.
Dolayısı ile daha önce de ifade ettiğim üzere; Kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın biz Devletimize sahip çıkacağız, egemenliğimize, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devamına dokundurtmayacağız.
Egemen eşitliğimiz ve 2 Devletli çözüm talebimizden geri adım söz konusu olamaz.
Birleşmiş Milletler eğer 5’li bir konferans düzenleyecekse bu gerçekten hareket etmek durumundadır.”