Boğaziçi Hukuk Dekanı Kuran: Babamın oğlu veya yakınım bile olsa liyakat ve adaletten vazgeçmem
Bogaziçi Üniversitesi’ne yeni kurulan hukuk fakültesinin ilk dekanı olan Prof. Dr. Selami Kuran, “Tek kriterim herkesin işini yapması, liyakat ve adalettir” dedi
Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasıyla başlayan protestolar devam ederken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla üniversite bünyesinde iki yeni fakülte açıldı. Yeni açılan hukuk fakültesinin dekanlığına atanan Prof. Dr. Selami Kuran Milliyet’ten Mert İnan’a konuştu.
“AİHM’ye seçilemeyen Türk yargıç” olarak lanse edilen eski Marmara Üniversitesi Milletlerarası Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selami Kuran, dekanlığa atanması ile ilgili şunları söyledi:
Benim aklımda dekanlık yoktu. YÖK başkanı Yekta Bey arayıp görüşmek istediğini söyledi. Yüz yüze görüştük. Akademik olarak beni takip ettiklerini söylediler. Ben de Türkiye’deki Hukuk Fakültesi’ne giren birçok öğrencinin ticaret veya ceza hukukuna yoğunlaşıp, mezun olunca avukatlığa yöneldiklerini ancak dünyanın çok farklı bir yöne gittiğini belirterek, uzman yetkin hukukçulara ihtiyacımız olduğunu belirttim.
“Boğaziçi’nde uluslararası hukuk, deniz hukuku, AB hukuku, bilişim, enerji, insan hakları hukuku gibi tematik alanları önceleyen ve öğrencileri bu vizyona kanalize edecek bir eğitim anlayışımız olacak” diyen Kuran, “Türkiye’nin en zeki, algısı açık, sorgulayan öğrencileri donanımlı hukukçu olmalı. Fakültede asgari 60, azami 100 öğrencinin eğitim alacağı bir yapı oluşturacağız. Türk Hukuku’nu Türkçe, diğer alanlarda İngilizce öğretim yapacağız. Yüzde 100 İngilizce hukuk eğitimi sömürge ülkelerinde olur. Türkiye’de hukuk fakültesi alanında bir numara olmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
“Boğaziçi kriterlerine uygun görevlendirme yapılacak”
Kuran, “Öğretim elemanlarını hangi kriterlere göre seçeceksiniz? Adrese teslim ilan veya kadrolaşma olacağından çekinenler var?” surusuna ise şu yanıtı verdi:
Akademisyenler, Boğaziçi’nin akademik atama ve yükseltme kriterlerine uygun görevlendirilecek. Zamanla bu kriterleri de yükseltmeyi hedefliyoruz. Beni bilen bilir. Hiç kimsenin yaşam tarzı, siyasi görüşü, inancıyla ilgilenmem. Tek kriterim herkesin işini yapması, liyakat ve adalettir. Boğaziçi Hukuk Fakültesi’ne babamın oğlu gelse liyakat ve adaletten ödün vermem. Hakkı teslim ederim. Tekrar ediyorum; babamın oğlu veya yakınım bile olsa liyakat ve adaletten vazgeçmem.
‘Burada yargıçlık seçimi değil, yargılama yapılıyor’ diyerek masadan kalktım
Kuran atamasının ardından gündeme gelen “AİHM’ye yargıç olarak kabul edilmemesi” ile ilgili soruyu da yanıtladı. Birinci komisyondan tam geçer not aldıktan sonra mülakat şeklindeki kinci komisyona davet edildiğini, komisyonda Avrupa parlamenterler meclisinden farklı siyasi gruplara mensup milletvekilleri olduğunu aktaran Kuran şöyle konuştu:
Sonra sırayla sorular gelmeye başladı. İlk soru terörle mücadelede oldu. Seçilmiş HDP’li belediyelerin neden görevden alındığı şeklindeydi. Türkiye’deki hendek olaylarını anlattım. Ülkenin güvenlik güçlerinin bazı yerleşim yerlerine sokulmadığını, kasabalarda şehirlerde, yer altına tüneller açılıp terör örgütünün yığınak yaptığını, Avrupa’da hiçbir ülkenin bu duruma müsaade etmeyeceğini ve bazı yerel yöneticilerin terör örgütüyle iş birliği yaptığının kanıtlandığını anlattım. Bu kez 15 Temmuz ve FETÖ’den ihraç edilenleri sorular gelmeye başladı.
15 Temmuz’da yaşananları, sivil insanların katledildiğini, devlet bürokrasisine sızan bir örgüt yapılanması olduğunu ve devletin bu örgütü tasfiye ettiğini anlattım. Aslında mülakatın nereye gittiğinin farkındaydım ve ortam gerilmeye başlamıştı.
‘Türkiye’de uzun tutukluluk yargının kalite meselesi, hak ihlali sorunlarını konuşalım’ dedikçe konu dönüp dolaşıp siyasi sorulara geliyordu. En sonunda bir komisyon üyesi, ‘Türkiye’nin insan hakları ve demokrasiyle her zaman sorunu var. Kültürünüzden, inancınızdan, tarihinizden dolayı sorunlu ve sorumlusunuz’ deyince; ‘Ülkemde insan hakları ihlalleri olduğunu söyleyebilirsiniz ancak Türkiye’deki insanların tümünü inancı, tarihi, kültürüyle küçümseyemezsin’ diyerek çıkıştım.
Bir toplumu küçümsemenin insan hakları ihlali olduğunu, soru ve yorumun hukuki değil siyasi olduğunu, mülakatta ayrımcılığa dayanan bu görüşü şiddetle redettiğimi dile getirip, ‘Burada yargıçlık seçimi değil, yargılama yapılıyorsa ne işim var’ diyerek masadan kalktım. Yargıçlık seçiminden çekildiğimi belirttikten sonra, siyasi iktidarı temsilen veya herhangi bir siyasi aidiyetle gelmediğimi, ülkemi temsilen geldiğimi ve aşağılanmaya sessiz kalmayacağımı söyledim. Adaylıktan çekildiğimi Dışişleri ve Adalet bakanlıklarına ilettim, Işıl hanım görevi de otomatikman uzadı.