Sanal pazarda sahte ürün patlaması: Türkiye, dünyanın en büyük dördüncü sahte ürün pazarı oldu
Sosyal medya platformlarına yerleşen sahte ve taklit ürün satıcılarının, kapanmalardan bu yana satışlarını %40 civarında artırdığı belirtiliyor
Sahte ve taklit ürün satışı online kanallara yöneldi. Satıcılar, ürünleri orijinal fiyatıyla satarak tüketiciyi aldatmaya başladı. Sahte ürün satışının yüzde 40 arttığını belirten sektör temsilcileri “Bakanlık bir an önce önlem almalı” diyor.
Sıkı denetim ve yaptırımlarla fiziki ortamda önemli ölçüde engellenen korsan mal ticareti, sosyal medya ve e-ticaret platformları üzerinden yeniden artışa geçti.
Özellikle ikinci el ürün satan platformların büyük oranda sahte ürün pazarına dönüştüğü belirtiliyor. Konu, geçtiğimiz günlerde TOBB gündemine de taşındı.
Sadece markaların değil tüketicinin de aldatıldığına işaret eden perakende sektörü temsilcileri, Ticaret Bakanlığı’nın taklit ve sahte ürün satışlarının önlenmesi için bir an önce harekete geçmesini istiyor.
Online pazar yerlerinin daha fazla sorumluluk almasının da sorunun çözümüne katkı sağlayacağı belirtiliyor.
Pandemi öncesi özellikle İstanbul’da Zeytinburnu, Merter, Güngören, Kapalı Çarşı ve Aksaray’ı; Güney’de ise Bodrum’u mesken tutan sahte ve taklit ürün satıcıları, kapanmalar ile birlikte online satış kanallarına yöneldi. Daha önce alıcının da, satıcının da bilerek yaptığı sahte ürün alışverişi, online ticaretin hızla büyümesiyle taktik değiştirdi.
Taklitçiler internet ortamında; ihaleyle, artırma usulüyle satış, abonelerine tanıtım, kredi kartı ile tahsilat işlemlerini alenen yaparak ürünleri orijinalmiş gibi göstererek tüketiciyi aldatmaya başladı. İkinci el ürün satan platformların bazıları ise sahte ürün pazarına döndü.
TOBB devreye girdi
Sektör temsilcileri Türkiye’de 3-4 milyar dolar büyüklüğe ulaşan sahte ürün satışının online tarafta yüzde 40’tan fazla arttığına dikkat çekti.
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun online platformlarda milyarlarca liraya ulaşan sahte ürün ticaretinin engellenmesine yönelik Ankara ile temas halinde olduğu belirtildi. Sektör temsilcileri artık sadece markaların değil tüketicinin de aldatıldığını belirterek Ticaret Bakanlığı’nın bir an önce harekete geçmesi gerektiğini belirtti.
Döviz gelmeyince…
Taklitten en fazla zarar gören Gucci, Armani, Louis Vuitton gibi onlarca markanın da üyeleri arasında yer aldığı Tescilli Markalar Derneği’nin (TMD) Başkanı İzzet Stamati, taklit ve sahte ürün pazarının pandemi ile birlikte online tarafta günden güne katlanarak büyüdüğünü söyledi.
Daha önce alıcı ve satıcının fiziksel ortamda bilerek yaptığı sahte ürün alışverişinin artık pazar yeri platformlarında ve Instagram’da tüketicinin aldatılarak gerçekleştiğini söyleyen Stamati, “Markalar olarak ithal ettiğimiz ürünlerimiz çeşitli testlere giriyor. Bu işlemler için ciddi bedeller ödüyoruz. Bunlar ise herhangi bir denetim olmadığı için sahte ürünü orijinal fiyatına yakın fiyata satıyor. Tüketici de taklit ürünü orijinal varsayarak yüksek bedelle satın alıyor. Daha önce turistler bu ürünleri alıyordu, döviz kazandırıyordu diye çok önemsenmedi ama artık turist gelmiyor. Sadece markalar değil tüketici de zarar görüyor. Bakanlığın artık tüketiciyi korumak için harekete geçmesi gerekiyor” diye konuştu.
Sertifikasyon gelebilir
Stamati, bu alana yönelik olarak sertifikasyon önerisini sundu. Pazar yerlerinin taklit ürün satanlarla ilgili olarak sorumluluk alması gerektiğini dile getiren Stamati “Pazar yerleri ‘bu ürünler orijinaldir, orijinal değildir ya da orijinalliği teyit edilememiştir’ diye bir ibare koyabilir” dedi.
Pazar yerlerine yönelik baskın için mahkeme kararı gerekliliği bulunduğunu dile getiren Stamati, makamların bu kararı almaktan imtina ettiğini söyledi.
Mevzuat yetersiz kalıyor
Kategori Mağazacıları Derneği (KMD) Başkanı Serhan Tınastepe de pazaryerlerine girmenin ve burada mağaza açmanın oldukça kolay hale geldiğini belirterek, “Mutlaka burada önemli denetim mekanizmaları var, ancak bunu aşabilen art niyetli kişiler sahte ve taklit ürünlerle tüketiciyi buluşturabiliyor. Pazaryerlerinin biraz daha dikkatli olması gerekiyor” dedi.
Sahte ve taklit ürünle mücadelede mevcut mevzuatın yetersiz kaldığını anlatan Tınastepe, şöyle devam etti: “Şu andaki düzenlemeler bir şikayet veya ihbar üzerine devreye giren denetimlerden ibaret. Ceza uygulamalarının da yeterince caydırıcı olmadığını değerlendiriyoruz. Yurtdışında ürünü satanın da alanın da cezalandırıldığı örnekler mevcut.”
Türkiye, dünyanın en büyük dördüncü sahte ürün pazarı
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’nin 2019’da yayınladığı “Taklit ve Korsan Mal Ticaretinde Eğilimler” raporuna göre, Türkiye, dünyanın en büyük dördüncü sahte ürün pazarı konumunda bulunuyor.
Son dönemde taklit ürünler bakımından; kozmetik, parfüm ürünleri ön sırada yer alıyor. Sağlığa aykırılığı nedeni ile güvenlik güçleri, tespit halinde bu ürünler hakkında kendiliğinden işlem yapabiliyor. Sanal ortamda ise depolarını-satış yerlerini tespit zorluğu nedeni ile ürünlerin yakalanması mümkün olamıyor. Öte yandan sektör temsilcileri Türkiye’nin bu ürünleri hem üreten hem de alan nadir ülkeler arasında olduğuna dikkat çekiyor.
“Kolluk güçlerinin müdahalesi kolaylaştırılmalı”
Birçok lüks markanın Türkiye’de avukatlığını yapan Kahveci Hukuk Bürosu Kurucusu Vehbi Kahveci, Türkiye’de taklit ve sahte ürün pazarının 3-4 milyar dolar civarında bulunduğunu, salgın neticesinde yaşanan kapanmalar ile bu pazarın online tarafa kaydığını söyledi.
Bu alanda artış oranının yüzde 40’ı aştığını belirten Kahveci, şöyle konuştu:
“Bugüne kadar binlerce kişi hakkında dava açıldı ve yakalanan ürünler imha edildi. Bu süreçte 6769 sayılı kanun çıkarıldı. Güvenlik kuvvetleri ve gümrük teşkilatının bu konuda yoğun çabaları var ancak kolluk ya da gümrük idarelerinin işlem yapabilmesi mahkemelerin vereceği arama-el koyma kararlarına bağlı merdiven altı ticaretin yaygın olduğu bu piyasada mahkemeleri tatmin edecek kuvvetli şüpheyi açığa çıkaracak delil elde etmek problem oluşturuyor ve mahkemeler talebin reddine karar verince hukuken yapılabilecek işlem kalmıyor. Burada problem markaya ilişkin takiplerin şikayete bağlı olması ve kolluk güçlerinin başvuru halinde kendiliğinden hareket edememesi. Bu hususun bir şekilde düzeltilmesi gerekiyor”
Sanal ortamda 4 türlü satış var
Online’da birçok satış şekli olduğunu anlatan Vehbi Kahveci, tüm bu mecralarda savcılık, mahkeme devreye girdiğinde ispat zorluğu nedeni ile bazen karar alabilmenin zor olduğunu söyledi.
Hizmet- servis sağlayıcılarının satılanın orijinal olmasını kendiliğinden takip etme görevleri bulunduğuna dikkat çeken Kahveci, yapılan satış şekli ve uygulanan yasal prosedürleri şöyle sıraladı:
- Twitter, Instagram, Facebook gibi global ortamlarda yapılan satışlar: Bu platformlarda yapılan satışlar; ilgili kuruma inandırıcı belgeler sunulduğunda mahkeme kararı olmaksızın kapatılabiliyor.
- WhatsApp kanalından abonelik oluşturmak sureti ile yapılan satışlar: İlgili siteye girebilmek için taklitçilerin güvenlik incelemesinden geçip kabul edilmeniz gerekiyor. Bir şekilde kanala girişi sağladığınızda tespit edilen bilgiyi dijital ortam ilgililerine bildirince kapatılmaları sağlanabiliyor.
- Taklitçilerin kurduğu kendi internet sitelerinden yapılan satışlar: İlgili internet sitesinin bağlı olduğu servis sağlayıcısına başvurup ilgili sitenin kapatılması sağlanabilse de, bazen servis sağlayıcıya ulaşabilmek mümkün olmuyor.
- Hizmet sağlayıcı internet sitelerinde dükkan açarak yapılan satışlar: Yargıtay’ın kabul ettiği kriterler doğrultusunda “uyar-kapat” formülü uygulanıyor. Bu konuda hizmet sağlayıcılarında sonuç almak mümkün olamıyor.