Çarpıcı çıkış: Boğazların anahtarı Türkiye’dir
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mithat Atabay, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemine dikkati çekerek, 'Karadeniz'e geçmek isteyenler, bugün Türkiye'den izin almak durumundadır. Türkiye'nin 'hayır' dediği bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değildir. O yüzden boğazların anahtarı, bugün Türkiye'dir ve Türkiye bu anahtarı barış için kullanıyor' dedi.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mithat Atabay, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemine dikkati çekerek, ‘Karadeniz’e geçmek isteyenler, bugün Türkiye’den izin almak durumundadır. Türkiye’nin ‘hayır’ dediği bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değildir. O yüzden boğazların anahtarı, bugün Türkiye’dir ve Türkiye bu anahtarı barış için kullanıyor’ dedi.
ÇOMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mithat Atabay, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri harekatı sonrası dünyanın gündemine yeniden yerleşen Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemini anlattı. Çanakkale ve İstanbul boğazlarının tarih boyunca önemli bir su yolu olduğunu belirten Atabay, özellikle Karadeniz’den güneye, sıcak denizlere inmek ya da Akdeniz’den ticaret amacıyla Karadeniz limanlarına ulaşmak için boğazlardan geçmek gerektiğini, bu nedenle de devletlerin tarih boyunca boğazları ele geçirmek için önemli savaşlar yaptığını söyledi.
‘BOĞAZLAR İÇİN 14 BÜYÜK SAVAŞ YAŞANDI’
Boğazları ele geçirmek için tarih boyunca 14 büyük savaş yaşandığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Atabay, “Büyük devletler Karadeniz’e, özellikle de Rusya’nın tahıl ambarı olması, Karadeniz bölgesindeki ticaret limanlarına ulaşma ve Karadeniz’in ticari açıdan öneminin kavranması açısından buraya çok önem verdiler. Burayı elde etmek, buradaki zenginlikleri kullanabilmek için boğazlar önüne geldiler ve büyük savaşlar yapıldı. Hatta bu savaşlar, bazen yıllarca devam etmiştir. Mesela Osmanlı-Venedik savaşları, Osmanlı-Ceneviz savaşları; bunların birer göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 19’uncu yüzyılda İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya gibi devletler de boğazların önüne gelerek boğazlar konusunda büyük mücadeleler verdiler. İşte 1915’te dönemin yedi düvel dediğimiz devletlerin burada savaşmaları, denizden özellikle saldırarak geçmek istemeleri ve İstanbul’u ele geçirip, yönetimi bertaraf etmek için yaptıkları mücadeleler, Türk milletinin büyük başarısıyla sona erdi. Böylece Osmanlı İmparatorluğu ve Türk milleti büyük bir zafer kazandı” dedi.
‘BOĞAZLARIN ANAHTARI TÜRKİYE’YE VERİLDİ’
Lozan görüşmeleri sırasında boğazlar konusunu Türkiye Büyük Millet Meclisi delegelerinin bir pazarlık meselesi yaparak, özellikle de kapitülasyonların kaldırılması konusunda başarılar elde ettiğini söyleyen Atabay, “Ancak gelişen dünya koşulları çerçevesinde baktığımızda, 1933 yılından itibaren Hitler’in iktidara geçmesi, İtalya’da Mussolini’nin özellikle baskısı karşısında Türkiye, boğazlarının statüsünün değiştirilmesi konusunda birtakım girişimler yapmaya başladı. 1936 yılında yaptığı girişimler sonrasında Montrö’de Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili bir konferans toplandı. Bu konferans, dönemin Lozan Konferansı’na katılmış olan devletlerin tamamının katılması ile sonuçlandı ve hem boğazların statüsü değiştirildi hem de askersizleştirme özelliği ortadan kaldırılmış oldu. Boğazların ve Karadeniz’in anahtarı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne verildi” diye konuştu.
‘İKİ ÜLKENİN GÜVENLİĞİ DE TÜRKİYE’NİN ELİNDEDİR’
18 Mart’ta Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yılının kutlanacağını hatırlatan Atabay, “18 Mart 1915 tarihinde 17’si büyük zırhlı olmak üzere yaklaşık 240 gemiyle saldırıya geçmişlerdi. Türk askeri, Türk topçusu ve boğazlara döşenen mayınlar, gerçekten tarihe altın harflerle geçti. O yüzden Karadeniz’e geçmek isteyenler ve Karadeniz’in statüsünü bir savaş alanı haline getirmek isteyenler, bugün Türkiye’den izin almak durumundadır. Türkiye’nin ‘hayır’ dediği bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu bağlamda aslında Rusya’nın ve Ukrayna’nın güvenliği de bugün Türkiye’nin elindedir. Keza Gürcistan, Karadeniz’e kıyısı olan devletlerdendir. Bugün, Romanya ve Bulgaristan da Karadeniz’e kıyısı olan devletler arasında yer almaktadır. Bunların güvenliği de yine Türkiye’nin elindedir. O yüzden boğazların anahtarı bugün Türkiye’dir ve Türkiye bu anahtarı barış barış için kullanıyor” ifadelerini kullandı.
‘KARAR TÜRKİYE’NİN AMA 3 İSTİSNA VAR’
Dr. Öğretim Üyesi Atabay, savaş gemilerinin Türk boğazlarından geçip geçmeyeceği yönündeki tartışmalar ile ilgili olarak ise şunları söyledi:
“Montrö Boğazlar Sözleşmesi, bir savaş halini gösteriyor. Burada onun uygulaması ve onunla ilgili olarak 19’uncu madde tartışmaları yapılmaktadır. 19’uncu madde de baktığımız zaman, savaş durumunda bununla ilgili olarak kararı Türkiye’nin vereceği belirtilmekte ancak alt başlıklarında 3 tane istisnası bulunmaktadır. Bunlardan biri, savaşan devletlere ait savaş gemileri bağlı bulundukları üslere döneceklerse; o zaman bununla ilgili kararı yine Türkiye veriyor ve dönebiliyor. Bunun haricinde Milletler Cemiyeti’nin zorlayıcı tedbirleri çerçevesinde gemiler varsa; o zaman bu çerçevede de o gemiler de yine Karadeniz’e geçebilecekler. Üçüncü durum ise Türkiye’nin de taraf olduğu yardım amaçlı anlaşmalardır. Eğer yardım amaçlı olarak gemi Karadeniz’e geçecekse; o zaman boğazlardan geçiş imkanı yine Türkiye tarafından verilebilmektedir.”
‘MONTRÖ DÖNEMİN EN ÖNEMLİ ANLAŞMASI’
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin üzerinden 86 yıl geçtiğini hatırlatan Atabay, “Önemli enerji kaynağı merkezi olan Karadeniz’de, en büyük donanmaya sahip olan Rusya’nın her yıl vereceği tonaja göre savaş gemilerinin boğazlardan geçiş konusunun Türkiye tarafından belirlenmesi ve Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlayacak bir anlaşmadır. Atatürk ve arkadaşlarının Türkiye’ye sağladıkları bugün de dünya barışı için çok önemli olan bir anahtarı ele geçirmemize sebebiyet vermiştir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi aynı zamanda Karadeniz’e sahildar olan devletlerin de dış etkilerden korunmasını sağlamış ve Karadeniz’e sahildar olmayan devletlerin böyle bir savaş durumunda özellikle kötü amaçlı olarak Karadeniz’e geçmelerini de engelleyecek yükümler içermektedir. Türkiye ve dünya güvenliğini Karadeniz’de sağlaması açısından dönemin en önemli anlaşmasıdır. Aradan 86 yıl geçmesine rağmen bugün de tartışılan ve güvenlik nedeniyle de üzerinde çok konuşulan bir anlaşma konumundadır” diye konuştu.