Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye’nin yeni ve sivil bir Anayasa’yı tartışması değişen şartların kaçınılmaz gereğidir

Türkiye'nin yeni ve sivil bir Anayasa'yı tartışmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mümkün olan en geniş mutabakatla ortaya çıkacak yeni anayasa metni mutlaka milletin onayına sunulacaktır." dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Spor Salonu’nda toplanan AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi’ne gelişinde, eşi Emine Erdoğan ile salon dışında toplanan partilileri selamladı.

Bugün anlamlı bir buluşma gerçekleştirdiklerini söyleyen Erdoğan, “Özellikle de kar yağışının tüm mikropları temizlediği bir anlamlı buluşmada en kalbi duygularla selamlıyorum” ifadesini kullandı.

7. Olağan Büyük Kongreyi yapacaklarını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

“Hamdolsun şu ana kadar, kurulduğumuzdan bu yana son olarak üye kayıtlarını istediğimde, üye kayıt sayımız 13 milyon 500 bine ulaştı. Bırakın Türkiye’yi, dünyada böyle bir siyasi parti yok. Hamdolsun 1 milyonu aşkın genç üyesiyle yaklaşık 5 milyonu aşkın kadın üyesiyle ve bunun dışında da ana kademe üyesiyle dünyada bir başkası yok. Türkiye’de zaten yok. Artık önümüzde ne var, 2023 var. 2023’e hazır mıyız? 2023’e, bugün yapacağımız tüzük tadilatıyla 50 kişilik bir MKYK değil, şimdi 75 kişilik MKYK ile yola devam edeceğiz. Ayrıca ‘yedek’ diye bir ifade var. O da 35 kişi ama onlar yedek olarak kalmayacak. Onlar da aynen 35 kişiyle beraber asıl üyeler gibi çalışacaklar.”

Alanda bulunanları, illerin adlarını söyleyerek tek tek selamlayan Erdoğan, Zonguldaklıları selamlaması sırasında, inşaatı devam eden Uzun Mehmet Camisi’ni sordu. Erdoğan, “Camimiz bitiyor değil mi? Ramazanda oradayız, açılışını beraber yapacağız inşallah.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, kongrenin yapılacağı salona geçti.

“Türkiye’yi önce 2023 hedeflerine, ardından da 2053 vizyonuna Cumhur İttifakı’yla kavuşturacağız”

Konuşmasına tüm illeri tek tek selamlayarak başlayan Erdoğan, kongreye katılanların tüm Türkiye’yi, tüm coğrafyayı, tüm dünyayı temsil ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, selamlama konuşmasına şöyle devam etti:

“Sizlerin şahsında kalbi millet ve memleket sevdasıyla çarpan erkeğiyle kadınıyla, genciyle yaşlısıyla tüm vatandaşlarımı selamlıyorum. Sizlerin şahsında, bu halkın refahı, bu ülkenin kalkınması, bu devletin büyümesi için gecesini gündüzüne katan herkesi selamlıyorum. Sizlerin şahsında, kendisi ve ülkesi için çalışan, üreten, vatan toprağının her karışını alın teriyle sulayan işçimizi, çiftçimizi, esnafımızı, girişimcimizi, her meslekten kardeşimizi selamlıyorum. Sizlerin şahsında, hangi inançtan, hangi kökenden, hangi mezhepten, hangi meşrepten olursa olsun, bu ülkenin 84 milyon insanının hepsini selamlıyorum. Sizlerin şahsında, Anadolu’yu vatan yapmak için yola çıktığımız günden beri istiklalimiz ve istikbalimiz için gözlerini kırpmadan canlarını ortaya koyan tüm şehitlerimizi, gazilerimizi, bugün de yurt içinde ve yurt dışında aynı mücadeleyi sürdüren tüm kahramanlarımızı selamlıyorum. Sizlerin şahsında, gözü ve kalbi Türkiye’nin üzerinde olan, bugün bu salonu en az sizler kadar heyecanla takip eden tüm kardeşlerimizi, dostlarımızı, ekranları başındaki tüm milletimizi selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin, hepsinin üzerine olsun.”

Konuşmasına duayla devam eden Erdoğan, “Her işimize olduğu gibi insanlığa, ümmete, milletimize, ülkemize hizmet mücadelemizin yeni bir safhasının ilk adımı olarak gördüğümüz bu kongremize de Rabb’imize niyazla başlıyoruz.” diye konuştu.

Mehmet Akif Ersoy’un “İmandır o cevher ki İlahi ne büyüktür. İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür.” dizelerini paylaşan Erdoğan, bugüne kadar hangi mücadeleyi yürüttülerse, hangi başarıları kazanmışlarsa hepsini de bu iman, bu inanç, bu azim sayesinde gerçekleştirdiklerini belirtti. Bundan sonra da aynı hissiyatla Sırat-ı Müstakim üzere yürümeye, ter dökmeye, gerektiğinde canlarını ortaya koymaya devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, “Eksikten ve yanlıştan münezzeh olan sadece Rabb’imizdir. Biz fanilerin elbette hatası ve eksiği olmuştur, olacaktır. Önemli olan istikameti doğru, kalbi ferah, yüreği sağlam, azmi güçlü tutmaktır. Gerisi Allah’ın takdiri ve milletimizin tespit ve takdiridir.” ifadesini kullandı.

Bu anlayışla “Niyet hayır, akıbet hayır.” diyerek bir kez daha yaptıklarının ve yapacaklarının muhasebesini millete arz etmek istediklerini belirten Erdoğan, bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisine ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, Cumhur İttifakı çatısı altında büyük ve güçlü Türkiye yolunda birlikte yürüdükleri için şükranlarını sundu.

Milletin, 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurduğu Cumhur İttifakı’nı, Milliyetçi Hareket Partisi ile seçimlerde ve Meclis’te devam ettirerek, mücadelenin saflarını tahkim ettiklerini ve genişlettiklerini ifade eden Erdoğan, “Hangi partiden olursa olsun, Cumhur İttifakı’na destek olan her bir kardeşime ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Türkiye’yi önce 2023 hedeflerine, ardından da 2053 vizyonuna inşallah Cumhur İttifakı’yla kavuşturacağız.” dedi.

“Kongremizi ‘Türkiye için güven ve istikrar’ azmiyle topluyoruz”

AK Parti büyük kongrelerinin, kadroları yeniledikleri, bugüne kadar gerçekleştirdikleri hizmetlerin muhasebesini yaptıkları, vizyonlarını güncelledikleri demokrasi şölenleri olduğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ekim 2003’teki ilk olağan kongremizde, ‘Her şey Türkiye için, bu ışık hiç sönmeyecek.’ diyerek yola çıkmıştık. Kasım 2006’daki ikinci olağan kongremizde, ‘Türkiye’nin partisi, Türkiye’nin lideri.’ diyerek milletimizle kucaklaşmıştık. Ekim 2009’daki üçüncü olağan kongremizde, ‘Biz birlikte Türkiye’yiz.’ diyerek ülkemizi kucaklamıştık. Eylül 2012’deki dördüncü olağan kongremizi, ‘Büyük millet, büyük güç, hedef 2023.’ diyerek taçlandırmıştık. Eylül 2015’deki beşinci olağan kongremizde ‘2023 Kararlılığımızı’ tekrar vurgulamıştık. Ağustos 2018’deki altıncı olağan kongremizi, ‘Millet bir, hedef bir.’ diyerek gerçekleştirmiştik. Bugün de ‘İnandığın yolda yürü.’ diyerek hazırlandığımız yedinci olağan kongremizi ‘Türkiye için güven ve istikrar.’ azmiyle topluyoruz.”

Her büyük kongrede vizyonlarını daha ileriye taşıdıklarını, hedefleri daha da büyüttüklerini, eser ve hizmet siyasetini daha güçlendirdiklerini anlatan Erdoğan, “Biz, siyasetin sadece geçmişle değil aynı zamanda bugünle güncelle de sınırlı kalmaması; yarını, geleceği, umudu kucaklaması gerektiğine inanan bir mefkureye sahibiz. Yarın diye ifade ettiğimiz büyük ufuk, bizim maziden atiye kurulan köprü dediğimiz, geçmişi ve bugünü de içeren kuşatıcılığa özellikle sahiptir. Bunun için bizim inancımızda umutsuzluk, yani yarından ümidini kesmek, küfre eşdeğer görülmüştür.” diye konuştu.

Geçmişi hakkıyla bilmeden, bugünün hakkını vermeden, geleceği inşa edemeyeceklerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

“Türkiye’nin bugün bulunduğu yer, şanlı tarihinin şerefli mirasıyla geleceği için belirlediği hedefleri arasındaki ince çizginin tam ortasıdır. Özellikle geleceğe ilişkin tasavvurlarımızı anlatırken, söze daima geçmişten başlamamızın sebebi de işte budur. Büyük rüyalar görmek, bu rüyaların ardından gitmek bize medeniyetimizin emridir. Siyasetin en başta gelen vazifesinin de milletle birlikte bu rüyaları görmek, umutları canlı tutmak, hedefleri koymak suretiyle inşa ve ihya faaliyetinde bulunmak olduğuna inanıyoruz. Milletimiz, yaşadığı onca badireye rağmen hep ayakta kalmayı ve yeniden şahlanışa geçmeyi, bu vasfı sayesinde başarmıştır. Asırlarca 3 kıta 7 iklimi idare etmiş devletini, 7 düvelin leş kargaları gibi başına üşüşmesiyle kaybeden milletimizin İstiklal Marşı’mızda ruh ve vücut bulan zaferinin hikmetini arayanlar, önce buraya bakmalıdır.”

“Gücümüzü ve cesaretimizi milletimizin binlerce yıllık birikiminden aldık”

Tek parti faşizminden darbe ve vesayet cenderesine, bunların yol açtığı siyasi, sosyal, ekonomik krizlerden, bölgesel ve küresel tehditlere kadar nice zorlu mücadeleyi, yine aynı anlayışla yürüttüklerini vurgulayan Erdoğan, geçen 19 yılda, Türkiye’yi demokraside ve kalkınmada dünyanın en ileri ülkeleri seviyesine getirmek için attıkları her adımda, gücü ve cesareti, milletin binlerce yıllık bu birikiminden aldıklarını söyledi.

Bugün, insanlığın yakın tarihin en önemli sağlık kriziyle boğuştuğuna, küresel siyasi ve ekonomik sistemin köklerinden sarsıldığına, yeni arayışların filiz vermeye başladığı bir dönemden geçildiğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

“Ülkemizi ve milletimizi, sürekli kendi iç sıkıntılarıyla meşgul ederek son iki asırdır bu tür köklü değişimlerin dışında tutanlar, yine aynı oyunun peşindeler ama bu defa başaramayacaklar. Gençler, çünkü bu defa farklı bir Türkiye var. Bu defa, kökenine, inancına, meşrebine bakmaksızın 84 milyon vatandaşıyla ‘tek millet’ diyen bir Türkiye var. Bu defa, rengini şehitlerinin kanından alan bayrağını en tepeye dikmekteki kararını ‘tek bayrak’ diyerek haykıran bir Türkiye var. Bu defa, vatanının tek bir karışına dahi göz dikenlere dünyayı dar edeceğini ‘tek vatan’ diyerek ortaya koyan bir Türkiye var. Bu defa, binlerce yıllık devlet silsilesinin son temsilcisi Cumhuriyetini ilelebet payidar kılmak için ‘tek devlet’ diyerek canını dişine takan bir Türkiye var. Bu defa, sadece elindekilere sahip çıkmakla yetinmeyen, yeni küresel siyasi ve ekonomik düzende hak ettiği yeri alma kararlığını 2023 hedefleriyle, 2053 vizyonuyla, 2071 idealiyle gösteren bir Türkiye var. Bu defa, üzerinde asırlardır sahnelenen senaryoları yırtıp atan, bilhassa da son 8 yıldır önüne kurulan tuzakları birer birer yıkıp geçen, hedeflerinden asla kopmayan bir Türkiye var. Ellerinden gelse, yağmurlu havada ülkemize bir bardak su vermeyecek olanların her gün karşımıza yeni dayatmalarla çıkmaları, bizi yolumuzdan döndüremedi, evet ahdediyorum yine döndüremeyecektir.”

Türkiye’yi, kendi halkı ve Yunus Emre’nin “Bir ben vardır bende benden içeru” deyişinde olduğu gibi temsil ettiği tüm değerler adına, yeni küresel siyasi ve ekonomik düzenin asli unsurlarından biri yapmakta kararlı olduklarını dile getiren Erdoğan, “İnsanlığı, hakkın, hakkaniyetin, adaletin, merhametin, sevginin, huzurun teminatı olacak bir küresel yönetim anlayışıyla buluşturacak medeniyet nöbetini devralmaya hazırlanıyoruz. Unutmayın, ‘İman varsa imkan vardır’ bu inançla, 21’inci yüzyılın kapılarını, hem milletimiz, hem tüm insanlık için açmak için yola çıkıyoruz.” dedi.

Uzunca bir süredir takip ettikleri rotanın adı olan 2023 hedeflerini yeni bir başlangıç haline dönüştürerek, 21. yüzyılı ve ötesini kuşatacak büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ettiklerini kaydeden Erdoğan, “Dünyanın, karmaşık bir endişe bataklığında çırpındığı şu dönemde, biz insanlık için sayısız imkanlar bahşeden bir hafıza denizinde yol alıyoruz. İnsanlığın ihtiyacı olduğu tüm fikirlerin ve değerlerin, bizim hafıza hazinemizde var olduğuna inanıyoruz. Teknolojinin insansız bir dünyaya doğru evrilmeye çalışıldığı tarihi yol ayrımında, biz insanın fıtri güzellikleri üzerinden yeni bir dünya düzeni kurulmasına öncülük etmenin sorumluluğuna talibiz. İnşallah bunu da başaracağız. Bugün burada, kendimiz ve tüm insanlık için bu mücadeleyi vermenin ve Allah’ın izniyle başarıya ulaştırmanın ahdiyle bir araya geldik.” diye konuştu.

“Şimdi ahdimizi hep birlikte öyle bir tekrarlayalım ki duyanların kalbindeki pas silinsin, yüreğindeki tereddüt gitsin, gönlündeki aşk harlansın.” ifadesini kullanan Erdoğan, salondakilerle birlikte “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” dedi. “Türkiye için güven ve istikrar diyor muyuz, büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ediyor muyuz, medeniyet nöbetini tekrar devralmaya hazır mıyız?” sorularına salondakilerin hep bir ağızdan “Evet” yanıtı vermesi üzerine de Erdoğan, “Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Rabb’im hepinizden razı olsun” karşılığını verdi.

Geleceğe bakarken yola geçmişten çıkmaları gerektiğini dile getiren Erdoğan, “Hem millet olarak hem medeniyet olarak öylesine köklü, öylesine kadim, öylesine zengin bir maziye sahibiz ki hepsini anlatmaya kalksak, buna günler, haftalar, aylar yetmez. Bunun için sadece önemli dönüm noktalarına işaret ederek ülkemize kazandırdıklarımıza gelmek istiyorum.” diye konuştu.

“Coğrafyamızdaki varlığımızı değil ama mutlak hükümranlığımızı biliyorsunuz Malazgirt Zaferi’yle başlatıyoruz.” ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Malazgirt, tıpkı bugün her kökenden, her meşrepten insanımızın milli birliğimize, ülke bütünlüğümüze sahip çıktığı gibi Anadolu’nun tüm renklerinin ortak zaferidir. Sultan Alparslan’ın, kefen niyetine giydiği beyaz kaftanı, kalpten kalbe, elden ele hiç yere düşmeden, lekelenmeden bugüne kadar gelmiştir. Sınırlarımızı koruyan askerlerimiz de güvenliğimizi sağlayan polisimiz ve jandarmamız da üretimiyle ve emeğiyle ülkemize katkı sağlayan her bir insanımız da Sultan Alparslan’ın manevi kaftanının birer muhafızıdır.”

Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın İznik’te kurduğu, daha sonra başkenti Konya’ya taşınan Anadolu Selçuklu Devleti’nin, Türk milletinin bu coğrafyadaki ilk kalıcı mührü olduğunu dile getiren Erdoğan, “Osman Gazi’nin Söğüt’te diktiği Osmanlı çınarı, tam 6 asır boyunca Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarında medeniyetimizin merhamet, adalet ve refah bayrağını dalgalandırmıştır. Sultan Fatih’in İstanbul’u fethiyle, Osmanlı’nın dünya tarihinin en büyük devletlerinden biri olma vasfı tartışmasız bir şekilde tescillenmiştir.” dedi.

Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından tarihe gömülmek istenen milletin, İstiklal Harbi’ni başarıya ulaştırıp yeni devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak, bir kez daha ayağa kalktığını belirterek, şunları söyledi:

“Şairin, ‘Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın’ diyerek tarif ettiği bu büyük şahlanışın ardından da ülke ve millet olarak bizi rüyalarımızdan uzak tutmak için her yolu denemeye devam ettiler. Türkiye ne zaman demokrasi ve kalkınma hamlesine girişse, karşısına içeriden ve dışarıdan nice engeller çıkartıldı. Rahmetli Menderes’in ve rahmetli Özal’ın çabalarıyla, rahmetli Erbakan ve rahmetli Türkeş’in dirayetli duruşlarıyla elde edilen kazanımlar, bizi ancak 2000’lerin başına kadar getirmeye yetebildi.”

AK Parti’nin, milletin tarih ve medeniyet iddiasının temsilcisi olarak iktidara geldiğinde, karşısında her şeyiyle tel tel dökülen bir ülke olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Demokrasimiz yaralıydı, kalkınmamız eksikti, huzurumuz kaçıktı ama hamdolsun inancımız ve umudumuz dipdiriydi. AK Parti, milli iradenin üstünlüğünü tam manasıyla tesis ederek Türkiye’de demokrasiyi güçlendirdi. AK Parti, 81 vilayetimizin tamamını, eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden spora her alanda yaptığı yatırımlarla kalkındırdı. AK Parti, polemik ve kavga siyasetinin yerine eser ve hizmet siyasetini getirerek, asırlık kayıplarımızın sebebi olan zihniyeti değiştirdi. AK Parti, kesintisiz reformlarıyla ülkemizin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma mücadelesini adım adım ileriye taşıdı.”

Bu tarihi dönüşümü en güzel rakamların anlattığını söyleyen Erdoğan, bu sırada tribündeki gençlerin açtığı pankartı işaret ederek, “Gençler, şimdi siz bana rakamlarla bir tablo çizdiniz, ben de hükümetlerimiz döneminde yaptığımız icraatları en özet haliyle hatırlatmak istiyorum.” dedi.

Eğitim

Önce “eğitim” dediklerini ve bütçede önceliği her zaman bu alana verdiklerini anlatan Erdoğan, “Milli eğitim bütçesini 2002’de 7,5 milyar lira seviyesinden aldık ve 2021 yılı itibarıyla 147 milyar liraya çıkardık. Nereden nereye. Yükseköğrenim bütçemizi ilave ettiğimizde bu rakam 212 milyar liraya ulaşıyor.” diye konuştu.

Resmi ve özel dahil olmak üzere tüm okulların sayısını 50 bin 877’den 87 bin 678’e, derslik sayısını ise 343 binden 600 bine yükselttiklerine işaret eden Erdoğan, yıllarca vatandaşın üzerinde yük olan okul kitaplarını, her seviyede ücretsiz olarak çocukların sıralarının üzerine koyduklarını hatırlattı.

Bugüne kadar toplam 693 bin öğretmenin atamasını gerçekleştirdiklerini, eğitimi 4+4+4 şeklinde kademelendirerek zorunlu eğitimi 12 yıla yükselttiklerini belirten Erdoğan, üniversite sayısını 76’dan 207’ye, üniversite öğrencisi sayısını ise 1,5 milyondan 8 milyonun üzerine çıkardıklarını söyledi.

Üniversiteye girişteki okul katkı puanlarını, katsayı farklılıklarını ve üniversite harçlarını kaldırdıklarını dile getiren Erdoğan, “Bay Kemal siz kaldırmadınız biz, biz. O, okulların kapılarında, sağda solda o görüntü yapanlar, harçlarla ilgili konuşanlar, bağırıp, çağıranlar önce bu harçları kim kaldırdı bunu sormaları lazım.” ifadelerini kullandı.

Maarif Vakfıyla 43 farklı ülkede eğitim desteği verdiklerini belirten Erdoğan, yükseköğrenim yurtlarının hem kalitesini yükselttiklerini hem de yatak kapasitesini 282 binden 700 bin sınırına getirdiklerini söyledi. Erdoğan, “Biz geldiğimizde burs olarak öğrencilerimiz ne alıyordu biliyor musunuz? 45 liracık, 45 lira. Bu yıl itibarıyla aylık lisansta 650 liraya, yüksek lisansta 1300 liraya, doktorada 1950 liraya bunu biz yükselttik.” dedi.

Erdoğan, gençlik merkezi sayısını 9’dan 364’e çıkartarak Türkiye’nin her köşesinde yaygınlaştırdıklarını ifade etti.

Spor

Atletizm pisti sayısını 12’den 56’ya, yarı-tam olimpik yüzme havuzu sayısını 46’dan 278’e, toplam tesis sayısını da 1575’ten 3 bin 907’ye çıkardıklarını vurgulayan Erdoğan, “Ülke genelinde 32 stadyumun yapımını tamamladık, 10 tanesinin inşası, 4 tanesinin de proje ve ihale çalışmaları devam ediyor.” diye konuştu.

Sağlık

Hastanelerdeki yatak sayısını 164 binden 253 binin üzerine, nitelikli yatak sayısını ise 19 binden 162 bine çıkardıklarını söyleyen Erdoğan, “Bay Kemal bunlardan haberin var mı? Halkımıza daha iyi hizmet vermek için Adana’nın hal çadırını hastane yapmadık, biz hastane yaptık hastane. Hal çadırı başka bir şey hastane başka bir şey. Milleti bunlarla aldattınız.” dedi.

Erdoğan, 378 binden devraldıkları sağlık çalışanı sayısını 1 milyon 177 bine ulaştırdıklarını, hekim sayısının 2002’de 92 bin seviyesindeyken bugün 174 bini geçtiğini belirtti.

Sağlıktaki kalitenin önemli göstergelerinden olan ambulans başına düşen nüfus sayısını 107 binlerden 14 binlere indirdiklerini dile getiren Erdoğan, “İlkini 2017 yılında Yozgat’ta açtığımız şehir hastanelerimizin sayısını 17’ye, toplam yatak kapasitesini de 22 bin 600’e yükselttik. Halen 9 şehir hastanemizin inşası, 3’ünün ihale süreci, 3’ünün de proje çalışmaları devam ediyor. Bunlar da tamamlandığında, toplamda 43 bin 158 yatak kapasiteli 32 şehir hastanesini ülkemize kazandırmış olacağız.” diye konuştu.

Bangladeş’te bir sahra hastanesinin yandığını hatırlatan Erdoğan, “Hemen talimatı verdik, Bangladeş’teki sahra hastanesini biz süratle yapıyoruz fakat bunların yanında ciddi sayıda da konutlar yanmış, İçişleri Bakanımız AFAD’la takibini yapmak suretiyle AFAD bu konutları da yapacak ve Bangladeşli kardeşlerimize inşallah bunları da kazandırmış olacağız. Bay Kemal, bunlar Erdoğan’ın reklamı değil, Türkiye’nin ve Türk milletinin tanımıdır.” dedi.

Sosyal hizmetler

Erdoğan, son 18 yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlara 411 milyar lirayı aşan tutarda yardım yaptıklarını, engelli aylığını 2002 yılındaki ortalama 24 lira seviyesinden 2021 Ocak itibarıyla ortalama 914 liraya çıkardıklarını söyledi.

Kamudaki engelli istihdamının 2002 yılında sadece 5 bin 777 iken, bugün 58 binin üzerinde olduğunu dile getiren Erdoğan, “Yaşlılık maaşını, 2002 yılında aylık 24 liradan aldık, 2021 Ocak ayı itibarıyla 763 liraya yükselttik. Net asgari ücret 2002 yılında 184 lirayken, bu yılbaşı itibariyle 2 bin 825 lira olarak uygulanıyor.” diye konuştu.

Adalet

En çok hassasiyet gösterdikleri alanlardan birinin adalet olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Hakim, savcı ve diğer personel sayısını yüzde 176 oranında artırarak, yargının insan kaynağı kapasitesini güçlendirdik. İktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hakim-savcı sayısı, FETÖ’cü hainlerin yol açtığı tahribata rağmen bugün 21 bin 651’e ulaştı.” dedi.

İstinaf uygulamasını başlattıklarını, 15 bölge adliye mahkemesi ve 8 bölge idare mahkemesini devreye almak suretiyle temyizdeki yığılmaların önüne geçtiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Yargının, hukuku daha etkin ve sade şekilde işletebilmesi amacıyla temel kanunların pek çoğunu baştan sona yeniledik. Tabi bütün bunlarla kalmadık fiziki imkanları da geliştirdik. İllerde yaptığımız adalet sarayları, bütün bunların yanında Ankara’mızda Danıştay, bunu yaptık. Anayasa Mahkemesi binasını en güzel anlamda yaptık ve şu anda muhteşem bir Yargıtay binasını inşa ediyoruz ki evvelallah dünyada Yargıtay binamızın benzeri yok. Derdimiz ne? O merdiven altı adalet dağıtımı vardı ya bir zamanlar, artık bunlar yok. Şimdi bütün güzel imkanlarla yargıcımız, savcımız hepsi bu çalışmalarını yürütecekler. Bu yıl Yargıtay adli yılını yeni binasında inşallah açmış olacak.”

İnşa ettikleri 274 adalet hizmet binasıyla hem yargı mensuplarına hem de vatandaşlara en iyi fiziki şartları sağlamanın gayreti içinde olduklarını ifade eden Erdoğan, “Adalet arayışının insanlığın bitmeyecek yolculuğu olduğu anlayışıyla, reform gündemimizden hiç ayrılmadık. Son olarak da, geçtiğimiz haftalarda İnsan Hakları Eylem Planımızı milletimizin takdirine sunduk. Ayrıca, milletimizi yeni ve sivil anayasayla buluşturmak için çalışmaya başladık.” değerlendirmesinde bulundu.

Güvenlik

Millete söz verdikleri şekilde güvenliğin önceliklerinin daima en başında yer aldığını söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Askerlerimiz sınırlarımızda, emniyet teşkilatımız şehirlerimizde, jandarmamız kırsalda, sahil güvenliğimiz kıyılarımızda, istihbaratımız her yerde milletimizin huzuru için gece gündüz görev yapıyor. Bu arada PKK başta olmak üzere tüm terör örgütlerini hezimete uğratarak, ülkemiz sınırları içinde eylem yapamaz hale getirdik. Gabar’da, Cudi’de, Tendürek’te, Bestler Dereler’de hamdolsun askerimiz, jandarmamız, polisimiz, güvenlik güçlerimiz yaptıkları mücadeleyle, verdikleri o yiğit mücadeleyle bugüne kadar görmedikleri hesabı ödediler ödüyorlar ve ödeyecekler.”

Milletin doğrudan günlük hayatına dokunan hizmetler veren mahalli idareleri, mevzuatından kaynaklarına kadar her alanda güçlendirdiklerini dile getiren Erdoğan, “Muhtarlarımızın vatandaşlarımıza daha etkin hizmet verebilmelerini sağlayacak mekanizmaları kurarken, muhtarlarımızın özlük haklarında en çok iyileştirmeyi biz yaptık. Ama Bay Kemal ne diyor? ‘Onlara şimdi biz birer de özel kalem atayacağız’, gayet anlamlı bir şey, hayırlı olsun. Eğer gelirsen o atamaları da yaparsın. Biz silahından kendilerine verilecek her türlü desteğe kadar muhtarlarımıza bu destekleri zaten verdik, veriyoruz.” diye konuştu.

Ulaştırma

Ulaştırmada, son 19 yılda 932 milyar lira tutarında yatırım yaparak Türkiye’nin altyapısını baştan sona yenilediklerini ve geliştirdiklerini dile getiren Erdoğan, kara yollarında 6 bin 101 kilometreden devraldıkları bölünmüş yol mesafesini 28 bin 200 kilometreye, 1710 kilometreden devraldıkları otoyol uzunluğunu 3 bin 523 kilometreye yükselttiklerini belirtti.

Kara yolu tünel sayısını 83’ten 438’e, kara yolu tünel uzunluğunu 50 kilometreden 595 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğunu 311 kilometreden 701 kilometreye çıkardıklarını söyleyen Erdoğan, “Osman Gazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Nissibi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Marmaray, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli, Erkenek, Cankurtaran, Sabuncubeli, Ovit Tünelleri gurur abidesi projelerimiz olarak gönlümüze yerleşmiştir.” dedi.

İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu, Ankara-Niğde Otoyolunu da ağlarına kattıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Çanakkale 1915 Köprüsünün de içinde yer aldığı Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu ile Ankara-İzmir Otoyolunun inşası sürüyor. Demiryollarında, toplam 1213 kilometre uzunluğunda hızlı tren ağı inşa ettik. Ülkemizin 11 bin 590 kilometre uzunluğundaki mevcut demiryolu ağını adeta sıfırdan inşa etmişçesine baştan sona yeniledik. İzmir’e İzban’ı, Ankara’ya Başkentray’ı, İstanbul’a Gebze-Halkalı Banliyosunu ve çeşitli şehirlerimizde pek çok metro hatlarını ülkemize kazandırdık.”

Havayollarında önemli adımlar attıklarını ve 26’dan devraldıkları havalimanı sayısını 30 ilaveyle 56’ya çıkardıklarını dile getiren Erdoğan, “İstanbul Havalimanının yıllık 90 milyon yolcu kapasiteli ilk etabını devreye aldık. Yurt dışı uçuş noktamızı 60’dan 329’a, uçulan ülke sayısını 50’den 126’ya yükselttik. Salgın sebebiyle durgunluğa girmiş olsa da Türkiye geleceğin en büyük hava yolu ulaşım altyapısına sahip ülkesi olarak dünyada ilk sıralarda yer alacaktır.” şeklinde konuştu.

Denizcilikte, tersane sayısının 37’den 83’e, yat bağlama kapasitesinin 8 bin 500’den 18 bin 545’e çıktığını anlatan Erdoğan, “Filyos Limanının, Rize İyidere Limanının, Haliç, Tekirdağ, Datça Yat limanlarının yapımları sürüyor. İletişimde, 2002 yılında 3 bin olan geniş bant abone sayısı 85 milyona ve 23 milyon civarında olan mobil telefon abone sayısı 84 milyona yükseldi. Bugün 54 milyona yaklaşan elektronik devlet kullanıcı sayısıyla, bu alanda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdik.” diye konuştu.

Çevre ve şehircilik

8 yıl önce 145 olan atık su arıtma tesisi sayısının 1170’i, yüzde 35 olan atık su arıtma hizmeti verilen belediye nüfusu oranının da yüzde 89’u bulduğunu belirten Erdoğan, “TOKİ kanalıyla ürettiğimiz konut sayısı, hedefimiz olan 1 milyon adete ulaştı. Toplam 35 millet bahçesini hizmete aldık, 22 millet bahçemizi açılışa hazır hale getirdik. Halen 9 millet bahçesi bitme aşamasındayken, 48 millet bahçesinin yapımı ve 33’ünün ihalesi sürüyor.” dedi.

“Vatandaşlarımdan evlerindeki döviz ve altını ekonomi ve üretime kazandırmalarını istiyorum”

Erdoğan, tarımda, 2002 yılında 37 milyar lirayı bulmayan Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın, geçen yıl 333 milyar lirayı geride bıraktığını belirtti.

Tarım ve gıda ürünleri ihracatının 20 milyar lirayı geçtiğini aktaran Erdoğan, çiftçilere bugüne kadar ödenen tarımsal desteklerin toplamının 160 milyar liraya yaklaştığını kaydetti.

Erdoğan, sadece bu yıl yapılacak tarımsal destekleme ödemelerinin tutarının 24 milyar lira olduğunu dile getirerek, “Türkiye’nin, iklim şartları sebebiyle üretimi sınırlı olan birkaç ürün dışında, tarımda dışa bağımlılığı kesinlikle söz konusu değildir. Geçtiğimiz 19 yılda, tarla ve sebze üretimimiz yüzde 20, meyve üretimimiz yüzde 67, süt ve et üretimimiz 2 katına yakın artış göstermiştir.” diye konuştu.

Türkiye’de orman varlığını yaklaşık 21 milyon hektardan 23 milyon hektara, 175 olan korunan alan sayısını 616’ya, 16 olan tabiat parkı sayısını ise 250’ye çıkardıklarını belirten Erdoğan, barajların sayısını 276’dan 600 ilaveyle 876’ya, içme suyu tesislerinin sayısını 84’ten 262 ilaveyle 346’ya, sulama tesislerinin sayısını ise 1764’ten 1457 ilaveyle 3 bin 221’e ulaştırdıklarını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, makroekonomide satın alma gücü paritesine göre milli gelirde Türkiye’yi dünyada 17’nci sıradan 13’üncü sıraya yükselttiklerini söyledi.

“Salgına rağmen geçtiğimiz yıl yüzde 1,8 büyümeyle G20’de ikinci sırada yer aldık”

“Dünyayı kasıp kavuran salgına rağmen geçtiğimiz yıl yüzde 1,8 büyümeyle, G20 ülkeleri arasında ikinci sırada yer aldık.” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Göreve geldiğimizde vergi gelirlerinin yüzde 86’sını bulan faiz ödemelerini, geçtiğimiz yıl yüzde 16’ya gerilettik. Avrupa ülkelerinde yüzde 97’ler, gelişmiş ülkelerde yüzde 130’lar civarında olan borç stokunun milli gelire oranını yüzde 42,6 seviyesinde tutmayı başardık. İhracatımızı 36 milyar dolardan aldık 170 milyar dolar bandına kadar çıkardık. Her ay yeni ihracat rekorları kırarak, bu yolda yürümeyi sürdürüyoruz. Son birkaç gündür piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, Türkiye ekonomisinin temellerini, gerçek dinamiklerini, taşıdığı potansiyeli ve yarınını kesinlikle yansıtmıyor. Türk sanayisi, salgın dönemindeki performansıyla direncini ve gücünü bir kez daha ortaya koymuştur. Kamu maliyesi ve finans sektöründeki göstergeler, gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkeye göre daha sağlam bir yapıya sahip olduğumuza işaret ediyor.”

Bir süre önce açıkladıkları ekonomideki reform programının politikalarını ve takvimini dün akşam itibarıyla ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, “Şimdi artık vakit, daha çok çalışma, üretme, gaza basma, hedeflerimize yürüme vaktidir.” dedi.

İktisadi temeli olmayan hareketlere karşı ülkesinin yanında yer alarak, güven ve istikrar mesajına sahip çıktıkları için milletin tüm fertlerine teşekkür eden Erdoğan, şöyle konuştu:

“Sadece kendilerini güvende hissetmek amacı ile evlerinde döviz ve altın tutan vatandaşlarıma buradan bir çağrıda bulunuyorum. Bu vatandaşlarımdan, milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmalarını istiyorum. Finans kuruluşları, özellikle de katılım finans şirketleri, bu altın ve dövizler için müşterilerine, onları memnun edecek getiri sağlayabilecek alternatifler sunuyor. İş insanlarımıza da, 30 Haziran’a kadar devam eden Varlık Barışı’ndan yararlanarak, yurt dışındaki kaynaklarını ülkemize getirebileceklerini tekrar hatırlatıyorum. Herhangi bir endişeye gerek yok. Kesinlikle biz, kendilerinin bu noktada garantisiyiz. Ülkemize yatırım yapan uluslararası yatırımcılara ise, Türkiye’nin gücüne ve potansiyeline güvenmeleri çağrısında bulunuyorum. Esasen, bu çağrının somut göstergeleri de vardır. Geçen yıl ülkemizde yeni açılan iş yeri sayısı 103 bine yaklaşırken, kapanan sayısı 16 binin altında kaldı.”

Erdoğan, iş yapma kolaylığı endeksinde 2002 yılında 175 ülke arasında 84’üncü sırada olan Türkiye’nin, geçen yıl 190 ülke arasında 33’üncü sıraya yükseldiğine dikkati çekti.

“Şoka dayanıklılığı ispatladık”

Türkiye’de 2010-2020 arasında kurulan 75 bin 699 uluslararası sermayeli şirketten, toplam sermayesi 39 milyar lirayı bulan 11 binden fazlasının salgına rağmen geçen yıl faaliyete başladığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şimdi buradan soruyorum, hangi uluslararası yatırımcı geleceğine güvenmediği bir ülkeye gelip şirket kurar ve o ülkenin vatandaşlarıyla iş ortaklığı yapar? Aynı şekilde, ülkemizde dünyanın hemen her devletinden 200 bin uluslararası öğrenci eğitim görüyor. Soruyorum, hangi ana, baba evladını geleceğine güvenmediği, huzurundan ve güvenliğinden emin olmadığı bir ülkeye 4-5 yıllığına eğitime gönderir? Siz, içeride birilerinin ‘battık, bittik, yıkıldık, öldük’ diye terane tutturduğuna, kendi ülkelerini kötüleme yarışına girdiklerine bakmayın. Bunlar kendi ülkelerinin ve milletinin felaketinden iktidar devşirme hevesinde olan, gözlerini kin ve nefret bürümüş, kifayetsiz muhterislerdir. Türkiye gücünü, ekonomisinin sağlam altyapısından, üretiminden, yetişmiş insan kaynağından, girişimcilerinden, ihracatçılarından, velhasıl reel ekonomisinden alan bir ülkedir. Dinamik iktisadi yapımızla, mali disiplinimizle, serbest piyasaya ekonomisine bağlılığımızla, her türlü şoka dayanıklı olduğumuzu defalarca ispatladık.”

Erdoğan, gelecek dönem Türk ekonomisini yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyüterek, çok daha iyi yerlere getireceklerini söyledi.

“Mevcudiyetimizi artırmaya devam ediyoruz”

Dış politikada, Türkiye’nin elindeki araçları hem güçlendirdiklerini hem de çeşitlendirdiklerini belirten Erdoğan, Türkiye’nin daha önce sınırlı varlığı olduğu Afrika, Asya ve Latin Amerika gibi bölgelere yönelik açılım politikaları uyguladıklarını hatırlattı.

Böylece 2002 yılında 163 olan dış temsilcilik sayısını 251’e yükselttiklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Dünyanın en yaygın dış misyon ağına sahip 5 ülkesi arasında yer alıyoruz. Bayrağımızın dalgalanmadığı hiçbir yer bırakmamak hedefiyle dünyanın dört bir köşesinde mevcudiyetimizi artırmaya devam ediyoruz. Ülkemizin milli menfaatlerine saygı gösteren hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz olmadığına inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde dostlarımızın sayısını artırıp husumetleri gidererek bölgemizi bir huzur adasına çevirmekte kararlıyız. Esasen, bugüne kadar attığımız tüm adımlar da aynı amaca matuftur. Suriye’de, tüm dünya mazlumlara sırtını dönerken, biz sınırlarımızı ve kalbimizi açtık. Rejimin zulmü yanında, DEAŞ’tan PKK-YPG’ye kadar pek çok terör örgütünün acıya ve kana buladığı bu kadim topraklara barışı ve istikrarı getirmek için tüm imkanlarımızı kullandık. Sınır ötesi harekatlarımızla milyonlarca masumun rejim veya terör örgütleri tarafından katledilmesinin önüne geçtik. Ülkenin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün sağlanması konusunda yürütülen çabalara samimi ve yapıcı destek verdik.”

Erdoğan, Suriye gerçek anlamda Suriyelerin yönettiği bir yer haline gelene kadar bu gayretleri sürdüreceklerini, Suriye halkının yanında olmaya devam edeceklerini vurguladı.

“Tezgahları birer birer bozduk”

Bir başka önemli dış politika açılımının, Libya’daki meşru hükümetle yapılan deniz yetki alanlarına ilişkin anlaşma olduğunu belirten Erdoğan, “Bu anlaşmayla, hem Türkiye’nin hem de Libya halkının Akdeniz’deki doğal kaynaklar üzerinde var olan haklarını garanti altına aldık. Ülkemizi ve Libya’yı, Akdeniz’de dışlamak için kurulan tezgahları birer birer bozduk. Libya’nın meşru hükümetine verdiğimiz destekle, bu ülkeyle ilgili emelleri olan kötü niyetli çevrelerin heveslerini de kursaklarında bıraktık.” dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin sağladığı destek sayesinde bugün Libya’nın yeniden geleceğine umutla bakabildiğine, demokratik süreçleri yürütebildiğine işaret ederek, gelecek dönemde de Libya halkının yanında yer almayı sürdüreceklerini vurguladı.

Yaklaşık 30 yıl önce, Dağlık Karabağ’ın ve Azerbaycan topraklarının beşte birinin işgaliyle yaşanan katliamların, kardeş Azerbaycan ile Türkiye’nin de yüreğini dağladığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Minsk üçlüsü adı altında bu krizi çözmeyi üstlenenler, 30 yıl boyunca meseleyi daha da karmaşık hale getirmekten başka hiçbir şey yapmadılar. Azerbaycanlı kardeşlerimiz bu süreçte hep, krizin diyalog ve anlaşma yoluyla çözümü yönünde çaba harcadılar. Buna rağmen Ermenistan tarafı saldırılarına ara ara devam etmiş, diyalog kanallarını tıkayan taraf olmuştur. Geçtiğimiz yılın son aylarında Ermenistan ordusu yeniden saldırıya geçince, Türkiye olarak tüm imkanlarımızla Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında yer aldık. Türkiye’nin desteği ve Azerbaycan ordusunun kahramanlığı sayesinde verilen destansı bir mücadeleyle, hamdolsun bu kirli işgal sona erdi. Türkiye-Azerbaycan kardeşliğini daha da güçlendiren bu sürecin, varılan anlaşmaya uygun şekilde neticelenmesi için takipte kalacağız.”

“Yerli otomobilin fabrika inşası sürüyor”

“ABD’den Rusya’ya, Avrupa Birliği’nden Arap coğrafyasına kadar tüm ülkelerle ilişkileri, Türkiye’nin menfaatleri ve milletimizin beklentileri doğrultusunda şekillendirmeyi sürdüreceğiz.” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Afrika, Asya ve Avrupa’nın kalbinde yer alan bir ülke olarak, bizim ne doğuya ne de batıya sırtımızı dönme lüksümüz yoktur. Birbiriyle rekabet, hatta gerilim halinde olan ülkelerle aynı anda dengeli, tutarlı ve uzun vadeli iş birlikleri geliştirmenin kolay olmadığını elbette biliyoruz. Ancak Türkiye, hem coğrafi konumu hem ekonomik çıkarları hem de kuşatıcı dış politika vizyonuyla, bunu başaracak güce ve dirayete sahiptir.”

Sanayi ve teknolojide, 2002 yılında Türkiye’de 192 Organize Sanayi Bölgesi varken, bunu 133 ilaveyle 325’e yükselttiklerini aktaran Erdoğan, ayrıca, 22 endüstri bölgesi, 79 teknopark, 1242 Ar-Ge Merkezi, 364 tasarım merkezi kurduklarını dile getirdi.

Erdoğan, Türkiye Uzay Ajansını faaliyete geçirmek ve Milli Uzay Programını kamuoyuyla paylaşmak suretiyle, bu alanda da iddiayı ortaya koyduklarını anımsatarak, “Yerli otomobilimizin fabrikasının inşası sürüyor, inşallah 2022’nin sonunda milletimizin hizmetine sunulacak.” dedi

“Dizi ve filmlerimiz, kültür elçilerimiz haline geldi”

Erdoğan, savunma sanayinde, 2002 yılında sadece 62 savunma projesi yürütülürken, bugün bu sayının 750 olduğuna dikkati çekerek, “Savunma sanayi projelerimizin bütçesi de 5,5 milyar dolardan, ihale sürecindekilerle birlikte 75 milyar dolarlık bir hacme ulaştı. Aynı şekilde savunma ve havacılık ihracatımız da 248 milyon dolardan 3 milyar doların üzerine çıktı.” şeklinde konuştu.

Enerjide, toplam kurulu gücü 31 bin 846 megavattan 96 bin 271 megavata yükselttiklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

“TANAP ve TürkAkım gibi ülkemizi bölgesel enerji merkezi haline getirecek projeleri tamamladık. Karadeniz’deki Sakarya Havzasında Tuna-1 kuyusunda 405 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfettik. Bu rezervi milletimizin hizmetine sunmak için çalışmalarımız sürüyor. Türkiye’yi nükleer güçle elektrik üreten sayılı ülkelerden biri yapacak Akkuyu Nükleer Santrali’mizin inşası Rusya ile devam ediyor, inşallah ilk reaktör de 2023’te üretim başlıyor.”

Kültürde, dünya mirası listesinde olan varlık ve alanların sayısını 9’dan 18’e, kültür merkezlerinin sayısını 42’den 118’e, yurt dışından getirilen eser sayısını ise 2 bin 525’den 4 bin 854’e çıkardıkları bilgisini veren Erdoğan, “Dizi ve filmlerimiz, dünyadaki en önemli kültür elçilerimiz haline geldi. Bugün 152 farklı ülkede 600 milyon kişi Türk dizilerini ve filmlerini izliyor.” dedi.

Vakıflar Genel Müdürlüğü kanalıyla restore ettikleri ecdat yadigarı eserlerin toplamının 5 bin 450’ye ulaştığını bildiren Erdoğan, “TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları gibi kurumlarımız vasıtasıyla tüm dünyaya açıldık.” diye konuştu.

Türkiye’ye gelen turist sayısı 2002 yılında 13 milyon iken bu rakamı 52 milyona, turizm gelirlerini de 35 milyar dolara kadar çıkardıklarını dile getiren Erdoğan, “Salgın sebebiyle geçtiğimiz yılı 16 milyon turist ve 12,4 milyar dolar turizm geliriyle kapatmış olsak da inşallah önümüzdeki dönemde 75 milyon turist hedefimize doğru ilerlemeyi sürdüreceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, her başlığı birkaç cümleye sığdırmalarına rağmen, 19 yılda ülkeye kazandırdıkları hizmetleri saymakla bitiremediklerini belirtti. Henüz burada hiç sözünü etmedikleri yüzlerce, binlerce başlıkta her biri diğerinden göz kamaştırıcı eser ve hizmet icmalleri, dökümleri ve rakamlarının bulunduğunu ifade eden Erdoğan, “İşte bunlardan bir tanesi Ankara Opera Binası, yaptık, hizmete açtık. Yine kongre merkezindeki binamız. Şimdi İstanbul’da eski adıyla AKM, bitmek üzere. Onu da inşallah bu yıl 29 Ekim’de, gerçekten Türkiye’de bir numara diyebileceğimiz bir opera binasını da Taksim Meydanı’nda açıyoruz. Bunların yanında kültür noktasından birçok eser de açılıyor.” diye konuştu.

“Gündemimizde, teröriste terörist diyemeyenlerin riyakarlıkları var”

Gündemlerinde gerek 2023 hedefleri içinde yer alan gerekse gelişen ve değişen ülke ve dünya şartlarına göre sürekli ürettikleri yeni programlar, projeler ve hazırlıkların olduğunu vurgulayan Erdoğan, gündemlerinde yeni ve sivil anayasa çalışmalarının çerçevesini oluşturacak ilkelerin olduğunu bildirdi.

Erdoğan, gündemlerinde, hukuk ve ekonomi reformlarının uygulama programlarının bulunduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gündemimizde, aile-eğitim-kültür merkezli yeni milli uyanış ve yükseliş ahdimiz var. Gündemimizde, dış politikada, ülkemizin hak ve menfaatlerinden taviz vermeden, diyalog ve huzur odaklı siyasi duruşumuzun temel parametreleri var. Gündemimizde, salgın sonrası yeniden şekillenecek dünyaya ve ülkemizin orada alacağı konuma dair değerlendirmelerimiz var. Gündemimizde, ülkemizin önüne kurulan tuzakları birer birer aşarken, demokrasiden güvenliğe, ekonomiden kalkınmaya kadar bizi hedeflerimize ulaştıracak yol haritalarımız var. Gündemimizde, teröriste terörist diyemeyenlerin riyakarlıkları var. Gündemimizde, kadınlarımızın haklarını korumayı vicdanlarda değil, kağıtlarda arayanlara söyleyeceklerimiz var. Gündemimize, kadınlarımızı dağa göndermek suretiyle arkasından da sahip çıktığını söyleyen namertler var. Diyarbakır’da ağlayan annelerin, yavrularıyla ilgili bir çift laf edemeyenlere söyleyecek çok sözlerimiz var.”

Türkiye’ye karşı sergilenen çifte standartları hak ve özgürlük dayatması diye göstermeye çalışanların zavallılıklarının da gündemlerinde olduğuna dikkati çeken Erdoğan, tüm taahhütleri yerine getirdikleri veya getirme sözü verdikleri halde, Türkiye’ye ısrarla sırtını dönenlerin sinsiliklerinin gündemlerinde yer aldığını söyledi. Erdoğan, “Gündemimizde, sırf ülkemizi hedef aldıkları için PKK’dan FETÖ’ye ve hatta DEAŞ’a kadar terör örgütleriyle iş tutanların acizlikleri var. Gündemimizde, son dönemde kesintisiz bir şekilde uğradığımız saldırılar ve bunların üzerine gelen salgın yükü sebebiyle sıkıntıya düşenlere verdiğimiz ve vereceğimiz destekler var.” diye konuştu.

Gündemlerinde ülkenin ve milletin bugününe ve geleceğine dair her meselenin olduğunun altını çizen Erdoğan, buradaki her başlığın üzerinde saatlerce konuşulmayı, tartışılmayı gerektirdiğini ifade etti. AK Parti Kongresi’nin tam da bunun yeri olduğunu dile getiren Erdoğan, ancak salgın şartlarında il kongreleri gibi büyük kongreyi de hem milletin hem de bu devasa salonda bir araya gelenlerin sağlığını düşünerek gerçekleştirmek durumunda olduklarını aktardı.

“Bu anayasa, tarihi periyodu içinde de artık geçerliliğini kaybetmiştir”

Erdoğan, bunun için bugün, sadece birkaç başlık üzerinde kısaca duracağını, diğer hususları milletle bir araya gelecekleri diğer vesilelere bırakacaklarını söyledi. İlk olarak yeni ve sivil anayasa teklifiyle ilgili yaklaşımlarını paylaşmak istediğine değinen Erdoğan, şunları söyledi:

“Türkiye’nin, neredeyse iki asrı bulan anayasa arayışında, milletimizin içine sinen ve dört elle sarılacağı, sahipleneceği bir metne kavuşamadık. Anayasa çalışmalarımızın tamamı, olağanüstü dönemlerde, olağanüstü şartların dayatmasıyla ve olağanüstü yöntemlerle yapılmıştır. Milletin tüm kalbiyle içinde olmadığı bu süreçlerde ortaya çıkan anayasa metinleri de daha ilk günden itibaren hep tartışılmalı olmuş, hep değişiklik talepleriyle karşı karşıya kalmıştır. Mevcut anayasamız, 1960 darbesiyle ilk şekli verilen, 1980 darbesinin ardından da yeniden yoğrularak milletimizin önüne konan bir metindir. Darbenin üzerinden silindir gibi geçtiği, terörden bezmiş, ekonomik sıkıntıların altında ezilmiş bir halka, silahların gölgesinde onaylatılan bu Anayasa, lafzı ve ruhuyla arkasındaki vesayetçi güçlerin eseridir.”

Erdoğan, iki asırlık anayasa geçmişine bakıldığında aşağı yukarı her çeyrek asırda yeni bir anayasa ile karşılaştıklarını anımsattı. Mevcut, 1982’de kabul edilen anayasanın üzerinden 29 yılın geçtiğini hatırlatan Erdoğan, “Yani bu anayasa, tarihi periyodu içinde de artık geçerliliğini kaybetmiştir. Üstelik bu süre zarfında, anayasanın neredeyse değişmeyen maddesi kalmadığı halde, yine de ortaya ülkedeki herkesi kucaklayacak bir metin çıkmadı. Esasen, dünyaya baktığımızda da anayasaların daha sık değişiğini görüyoruz. Anayasaları uzun yıllar boyunca değişmeyen ülkeler ise bu istikrarı, nispeten soyut ve sade metinlere sahip olmalarına borçludur. Türkiye’nin yeni ve sivil bir anayasayı özellikle tartışması hem kendi tarihimizin hem de gelişen ve değişen dünya şartlarının kaçınılmaz bir gereğidir. Nitekim, yeni ve sivil anayasa teklifimiz, fikri temeli olmadığı için dikkate almayı gerektirmeyen kimi sığ itirazlar dışında her kesimde olumlu yankı bulmuştur.” ifadelerini kullandı.

“Millet mahreçli yeni bir anayasa hazırlamak kolay değildir”

“Peki, biz nasıl bir yeni anayasa istiyoruz?” sorusunu yönelten Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bizim baktığımız yerden, bu sorunun tek bir cevabı vardır. Milletimiz nasıl bir anayasayla yönetilmek istiyorsa biz de işte öyle bir anayasa istiyoruz. Dolayasıyla bu yeni anayasanın ruhunda millet, yani insan olmalıdır. Bu yeni anayasanın merkezinde insanın huzuru, refahı, mutluluğu yer almalıdır. Bu yeni anayasanın özü, tüm değerleriyle, farklılıklarıyla, zenginlikleriyle, hayalleriyle 84 milyon vatandaşımızın tamamını içermelidir. Bu yeni anayasanın temelinde, ülkemizin gücü, güvenliği, istikrarı, kazanımları ve elbette hedefleri bulunmalıdır. Bu yeni anayasa, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diye ifade ettiğimiz kadim devlet anlayışımızla inşa edilmelidir. Bu yeni anayasa, ilhamını ihtişamlı geçmişimizden alan, yönü Türkiye’nin geleceğine dönük, toplumun birlikte yaşama ve geleceğini birlikte kurma iradesinin ürünü, asırlık bir sözleşme, bir vizyon belgesi olmalıdır. Bu yeni anayasa, Üstat Cemil Meriç’in söylediği gibi, ‘Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayan köprü’ kurmalıdır. Velhasıl yeni anayasa, darbecilerin, vesayetin, şu veya bu dengenin değil, doğrudan milletin anayasası olmalıdır. Elbette ütopik veya bürokratik değil, millet mahreçli yeni bir anayasa hazırlamak kolay değildir.”

“Milletimizin gözü önünde tartışmaya açılacaktır”

Erdoğan, daha önce bu çerçevede çeşitli girişimlerin olduğunu ancak siyasi iklim yeteri kadar uygun olmadığı için bu çalışmalarının hep yarım kaldığını vurguladı.

Buna rağmen 2011’deki anayasa tecrübesinin ülkeye önemli kazanımlar sağladığını düşündüklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Türkiye’nin bugün, yeni bir anayasa için hiç olmadığı kadar hazır olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde, AK Parti Genel Merkezi’nde, akademi dünyasında, çeşitli sivil toplum kuruluşları nezdinde yürüyen, hepsini de yakından takip ettiğimiz çalışmalar var. Aynı şekilde diğer partilerin ve ilgili kuruluşların da benzer hazırlıkları olduğunu biliyoruz. Bunlar, önce ilkeler, sonra somut metinler düzeyinde belirli bir olgunluğa geldiğinde bir araya getirilecek ve milletimizin gözü önünde tartışmaya açılacaktır. Bir başka ifadeyle yeni anayasa, açık ve şeffaf bir sürecin ürünü olarak hazırlanacaktır. Yeni anayasa çalışmalarında bu safhaya önümüzdeki yılın ilk diliminde ulaşmayı hedefliyoruz. Mümkün olan en geniş mutabakatla ortaya çıkacak yeni anayasa metni de, mutlaka milletin onayına sunulacaktır. Buradan, siyasi partiler başta olmak üzere, yeni anayasa konusunda sorumluluk üstlenecek herkese çağrıda bulunuyorum. Gelin, ideolojik, zümrevi ve kişisel tüm bagajlarımızı, duvarlarımızı, şerhlerimizi bir kenara bırakarak, Türkiye’yi en az bir asır boyunca taşıyacak lafza ve ruha sahip yeni bir anayasaya kavuşturalım. Biz buna varız ve hazırız. Yeni anayasa sürecinin ülkemize ve milletimize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.”

İnsanı insan yapanın, fıtrat itibarıyla da daima gelişmeye açık olan kalp ve akıl olduğunu söyleyen Erdoğan, kalbi ailenin, aklı eğitimin, her ikisinin birlikte de kültürü şekillendirdiğini dile getirdi.

“Umran dediğimiz tarihi gerçeklik, medeniyet dediğimiz büyük tasavvur ise işte bu iklimden beslenerek ortaya çıkar ve gelişir.” diyen Erdoğan, aile değerleri zayıflamış veya ortadan kalkmış toplumların sadece medeniyetin maddi unsurlarıyla varlığını idame ettirmesinin mümkün olmadığına işaret etti.

Batı toplumunun, sahip olduğu maddi imkanların ve bununla ayakta tuttuğu eğitim ve kültür gücünün büyüklüğüne rağmen aile müessesesinde yaşanan çöküş sebebiyle ciddi bir gelecek korkusu, hatta kriz içinde bulunduğunun altını çizen Erdoğan, Türk milletinin asırlardır maruz kaldığı onca saldırıya rağmen ayakta kalışının en önemli sırrının ise aile yapısının dayanıklılığı olduğunu belirtti.

Şartlar ne olursa olsun, birlik, beraberlik, dayanışma içinde olan aile fertlerinin, sosyal ve ekonomik her türlü sıkıntının üstesinden gelmeyi başardığına dikkati çeken Erdoğan, şehirleşmenin artması, çalışma biçimlerinin değişmesi, eğitim seviyesinin yükselmesi, hayat şartlarının karmaşık hale gelmesi gibi sebeplerle geniş aileden çekirdek aileye doğru bir geçiş yaşandığını, buna rağmen, aile müessesinin korunmasının başarıldığını söyledi.

Televizyon ve internetin yaygınlaşmasıyla insanı çekirdek aileden bireye doğru yönlendiren bir kültür ikliminin etrafı kuşatmaya başladığına işaret eden Erdoğan, “Gözü ve gönlü kapalı bir taklitçiliğin kadim medeniyet birikimimizin yerini alarak, kendi değerlerimiz içinde yenilikçiliğin önünü kesmesi tehlikesini en somut olarak ailede görüyoruz. Öyle ki evlilik yaşları zaten 30’lara dayanan gençlerimiz arasında hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Bir veya en fazla iki çocuklu aile yapısı giderek yaygınlaşıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Ebeveynlerin her ikisinin de çalıştığı ailelerde, yakında ikamet eden bir aile büyüğü olmadığında, çocukların evdeki veya kreşteki bakıcılar tarafından yetiştirildiğini aktaran Erdoğan, sadece ve sadece aile içinde kazanılabilecek değerlerin, ücreti mukabili alınan hizmetler yoluyla ikame edilemeyeceğinin açık olduğunu kaydetti.

“Önce aileyi sağlama alacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Okullarda ise hem eğitim hem öğretim kısmında ciddi eksikler, ciddi boşluklar olduğunu görüyoruz. Aklı ve kalbi rehber edinmek yerine, sadece nefis ve zeka üzerine kurulu bilginin çocuklarımıza aktarıldığı bir eğitim sistemi bizi, haktan, hakkaniyetten, irfandan, hikmetten uzaklaştırıyor. Daha açık bir ifadeyle yeni nesiller, binlerce yıllık varlığımızın teminatı olan aile ortamından, aileden tevarüs edilen değerlerden ve nihayet mektepte biçimlenen şahsiyetten mahrum bir şekilde yetişiyor. Bu tablo, bize, yatırımlarımızı kalbe ve akla, yani aileye, eğitim ve kültüre yapmamız gerektiğine işaret ediyor. Medeniyet nöbetini devralacaksak, işe önce buradan başlamamız gerekiyor. Elbette dünyadaki teknolojik, siyasi, sosyal, kültürel gelişmelere sırtımızı dönecek kadar hakikatlerden kopuk değiliz, asla da olamayız. Bizim söylediğimiz, insanı nesne değil, kalbi ve aklıyla özne olarak ele alan kadim medeniyet değerlerimizi, ilhamını geçmişimizden alan yenilikçi bir anlayışla yüceltmemiz, yükseltmemiz gerektiğidir. Taklit eden değil üreten, özenen değil özenilen, hevayı değil fıtratı önceleyen, vakte teslim olan değil yönünü geleceğe dönen, maziden atiye köprüler kuran nesiller yetiştirmek için önce aileyi sağlama alacağız. Türkiye’nin 2053 vizyonunun hamurunu, diğer her şeyin bunların arkasından geldiği bilinciyle aile, eğitim ve kültürle yoğuracağız.”

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına da değinen Erdoğan, dünyanın, salgının etkileri altında kıvrandığı bir dönemde, Türkiye olarak salgın sonrasına yönelik bir ufukla mücadeleyi yürüttüklerini vurguladı.

“Dünya 5’ten büyüktür tespit ve talebimizi her fırsatta tekrarlıyoruz”

Yapılan tercihlerin, çocuklar için nasıl bir dünya hazırlanması gerektiğini de ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, “Dünya 5’ten büyüktür” tespit ve talebini her fırsatta tekrarladıklarını aktardı.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, küresel yönetim merkezlerindeki dengesizlikler ve adaletsizliklerin, beraberinde ataleti ve güvensizliği de getirdiğinin altını çizen Erdoğan, bu mekanizmaların tamamını kapsayan bir reformun süratle hazırlanarak, yürürlüğe konulmasını teklif ettiklerini bildirdi.

Erdoğan, yeni küresel güvenlik sisteminin 5 daimi üyenin menfaati yerine, kıtaları, bölgeleri, inançları ve ortak çıkarları temsil edecek şekilde inşa edilmesi gerektiğini, aksi takdirde sistemin sorunlara çözüm üretmesinin ve geniş bir meşruiyet zeminine oturmasının mümkün olmadığını vurguladı.

“Türkiye, gerçek anlamda güçlü bir devlet olduğunu göstermiştir”

Salgın sürecindeki gelişmelerin, bu tespitin doğruluğunu ve Türkiye’nin haklılığını bir kez daha teyit ettiğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

“Türkiye olarak Hazreti Mevlana’nın, ‘Ümitsizliğin ardında nice ümitlerin, karanlığın ardında nice güneşlerin olduğu’ mesajıyla, elimizdeki imkanları tüm dünyayla paylaşarak, sözümüzü somut duruşa dönüştürdük. Temennimiz, salgın döneminde yaşananların küresel zafiyetlerin giderilmesi konusunda bir milat haline gelmesidir. Güçlü devletlerin, parası çok olanlar değil, vatandaşına ihtiyaç duyduğunda en iyi hizmeti verenler olduğu gerçeği, salgın döneminde açıkça ortaya çıkmıştır. Türkiye, hükümetlerimiz döneminde kurduğumuz sağlam altyapı ve kapasite sayesinde, sağlıktan gıdaya her konuda sergilediği liderlikle, gerçek anlamda güçlü bir devlet olduğunu göstermiştir. Küresel sistemin, salgın döneminde elde edilen tecrübeler ışığında, insanlığın tamamının güvenini kazanacak yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Salgın sonrası dünyayı herkes için daha yaşanılabilir bir yer haline getirmek için buna mecburuz. Siyasi, ekonomik ve askeri alanda işaretleri görülmeye başlanan yeni ve yıkıcı rekabetler, salgının yol açtığı tahribatı daha ağır felaketlere dönüştürmekten başka bir işe yaramayacaktır. Güven ve istikrarı kendisi yanında tüm dünya için de isteyen bir ülke olarak, salgın sonrasına var gücümüzle hazırlanıyoruz. Bugün burada ortaya koyduğumuz birlik, beraberlik, kardeşlik manzarası, işte bu kararlılığın da bir ifadesidir. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun diyorum.”

AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi’nin hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, Merkez Karar ve Yönetim Kurulunun (MKYK) üyelerini parti genel merkezine davet ederek, ilk toplantının saat 17.00’de yapılacağını bildirdi.

Notlar

Kongrede konuşmalar öncesinde “Lider” filmi gösterildi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un gönderdiği tebrik telgrafı okundu.

Erdoğan, konuşmasının ardından siyasi parti temsilcileriyle bir süre sohbet etti.

Kongreye, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, parti yöneticileri ve üyeleri katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, kongre süresince, KKTC ziyareti sırasında kendisine KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın eşi Sibel Tatar tarafından hediye edilen “Lefkara” adı verilen nakışla işlenmiş maskeyi taktı.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu