“Petrol sızıntısı Akdeniz’de yaşamı tehdit ediyor”
WWF-Türkiye, Akdeniz’e yayılan petrol sızıntısının kıyı ekosistemleri ve çevre ülkelerde yaşayan topluluklar üzerinde yol açacağı olumsuz etkilere dikkat çekti.
WWF-Türkiye, Akdeniz’e yayılan petrol sızıntısının kıyı ekosistemleri ve çevre ülkelerde yaşayan topluluklar üzerinde yol açacağı olumsuz etkilere dikkat çekti. WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, petrol kirliliğinin yayılmasının önüne geçilmesi için Barselona Sözleşmesi’ne taraf ülkeler arasında teknik işbirliği çağrısında bulundu.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Suriye’den Akdeniz’e yayılan petrol sızıntısıyla ilgili bir açıklama yaparak gelişmelerden duyulan kaygı ve üzüntüyü dile getirdi. Açıklamada olayın, bölgedeki kıyı ekosistemleri üzerinde doğrudan ve uzun vadeli etkiler yaratabileceğine dikkat çekildi. Suriye kaynaklı sızıntı, Şubat ayında İsrail’de bir yük gemisinden kaynaklanan olayın ardından bölgede bu yıl meydana gelen ikinci büyük petrol sızıntısı.
800 km2’ye yayıldığı bildirilen petrol, Kıbrıs ve Türkiye kıyı şeridini de tehdit ediyor. Sızıntı, bölgedeki deniz-kıyı ekosistemleri ve biyoçeşitliliği üzerinde yıkıcı etki yapma riski taşıyor. Ayrıca geçimini turizm, balıkçılık gibi Akdeniz’in sağladığı kaynaklarla sürdüren topluluklar ve işletmeler için de ciddi riskler oluşturuyor.
Yerel haber kaynaklarına göre, Baniyas Santrali’ndeki bir tankta meydana gelen patlama çok miktarda yakıtın denize karışmasına neden olurken Suriye devlet haber ajansı SANA’ya göre, sızıntı yapan tank 15.000 ton yakıtla doluydu. Yaşanan kaza, Akdeniz havzasında fosil yakıt çıkarma ve işlemenin taşıdığı büyük riskleri gözler önüne seriyor. Yarı kapalı yapısından dolayı Akdeniz havzasında petrol gibi kirleticiler dağılamıyor ve bu durum kıyı ekosistemleri ve çevre ülkelerde yaşayan topluluklar üzerinde uzun vadede olumsuz etkiler doğuracak.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli konuyla ilgili bir değerlendirme yaparak Suriye’den yayılan petrol sızıntısının etkileyebileceği yerler arasında Doğu Akdeniz kıyılarımızın da yer aldığına dikkat çekti: “Mersin, Adana ve Hatay kıyılarımız Akdeniz Havzası’nda tehlike altındaki yeşil deniz kaplumbağasının (Chelonia mydas) en yoğun yuvalama alanları ve Ekim ayına kadar yavru çıkışları devam ediyor. İskenderun Körfezi balıkçılık açısından önemli bir bölgemiz ve petrol kirliliği bu bölgede çalışan balıkçılarımız için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Doğu Akdeniz kıyılarımızdaki kıyı ve deniz koruma alanlarımız için de petrol kirliliği ciddi bir tehdit.”
Petrol kirliliğinin yayılmasının önüne geçilmesi için Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Barselona Sözleşmesi’ne (Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi) taraf ülkeler arasında teknik işbirliğinin harekete geçirilmesinin acil önem taşıdığına dikkat çeken Pasinli, “Bu tür kazaları önlemek için, Açık Deniz Protokolü, Kara Tabanlı Kaynaklar Protokolü, Önleme ve Acil Durum Protokolü dahil tüm sözleşme protokollerini onaylayıp etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için gerekli adımları atmalıyız” çağırısında bulundu.