Tahsin Ertuğruloğlu: “Kıbrıs Türkü’nün tek seçeneği Rumlarla ortak olmak değil”
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs'ta ne yapılacağına ana vatan Türkiye ile birlikte karar verileceğini belirterek, "Kıbrıs Türkü'nün tek seçeneği, Rumlarla ortak olmak değildir" dedi.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Cenevre’deki konferansta egemen eşitliğe dayalı çözüm hedefli müzakere zemini oluşturulamaması halinde Türk ulusunun Doğu Akdeniz’deki güvenlik ve çıkarlarının kalbi Kıbrıs’ta ne yapılacağına Anavatan Türkiye ile birlikte karar verileceğini belirterek, “Kıbrıs Türkü’nün tek seçeneği, Rumlarla ortak olmak değildir” dedi.
Kıbrıs Türkü’nün egemen devlet sahibi bir halk olduğunu ancak egemenliğin Türkiye’ye karşı bir statü olarak kullanılmasına katılmadığını vurgulayan Ertuğruloğlu, “Türkiye, buradaki varlığımızın nedenidir. O olmasa, biz burada yok oluruz” söyleminin acizlik değil, realite olduğunu belirtti.
Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türk halkının başka yerlerde medet ummasının temel nedeninin ise KKTC’nin yönetilmesinden duyulan memnuniyetsizlik olduğunu söyleyerek, “Popülizm ön plana geçtiği, profesyonellik ve ciddiyetliğin geri plana itildiği, ahbap-çavuş ilişkileriyle devletin yönetildiği ülkede parlamenter sistemde kalarak bu ülkeyi daha ileri götürme şansımız kalmadı. Tek bir şansımız var, o da başkanlık sistemidir” görüşünde.
Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı’nın bugünkü durumdan dolayı çok kızgın olan Ertuğruloğlu’nun, “şampiyon olmak için Galatasaray gibi 14 sene beklemeye” tahammülü kalmadı.
“BU GÖREVDE BULUNMAMIN ARZU EDİLMESİ GURUR VESİLESİ…”
Aralık ayında kurulan UBP-DP-YDP Azınlık Hükümeti’nde görev alarak yeniden aktif siyasete dönen Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) verdiği ropörtajda, bürokratik ya da siyasi, bütün meslek hayatını geçirdiği Dışişleri Bakanlığı’na, masanın her iki yanında da görev yapmış bir kişi olarak üçüncü kez bakan olarak dönmekten mutluluk duyduğunu belirtti. Ertuğruloğlu, “Siyasi hayatım boyunca makam heveslisi olmadım. Makam hedefleyerek siyaset yapmama özelliğimin de etkisi olabilir ama Kıbrıs konusunun gelmiş olduğu mevcut konjonktürün şartları nedeniyle bu göreve gelmemin arzu edildiğini söyleyebilirim” dedi.
Tahsin Ertuğruloğlu, parlamenter sistemde milletvekilleri dururken dışarıdan birinin bakan olarak atanmasını doğru bulmadığını ve görevi kabul ettikten sonra aldığı tepkileri görünce haklı olduğunu bir kere daha yaşayarak öğrendiğini vurgulamasına rağmen, böyle bir dönemde bu görevde bulunmasının arzu edilmesini gurur vesilesi yaptığını belirtti.
“PARLAMENTER SİSTEMİ MAHVETTİK… TEK ŞANS BAŞKANLIK SİSTEMİ”
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, milletvekillerinin bakan olamadığı başkanlık sistemini, parlamenter sisteme her zaman tercih ettiğini ve gelinen aşamada ülkeyi daha ileri götürmede tek şansın başkanlık sistemine geçiş olacağına inandığını vurguladı.
“Parlamenter sistem kötü bir sistem değil. Birçok ülkede başarıyla uygulanan parlamenter sisteme ilkesel olarak karşı değilim ancak ülkemizde biz parlamenter sistemi mahvettik. Çünkü popülizm ön plana geçerken, profesyonellik ve ciddiyetlik geri plana itildi. Ahbap-çavuş ilişkileriyle devlet yönetme alışkanlıka haline geldi. Artık parlamenter sistemde kalarak, bu ülkeyi daha ileri götürme şansımız kalmadı. Tek bir şansımız var, o da başkanlık sistemi.”
Başkanlık sistemi, yeterince tartışılmadığından, gündeme geldiği zaman herkesin olumsuz tepki verdiğini, Güney Kıbrıs’ı her yönüyle örnek alanların bile başkanlık sistemi tartışmalarında olumsuz örnekleri göstererek, karşı çıktığını vurgulayan Ertuğruloğlu, Başkanlık sistemi bulunan Anavatan Türkiye’de koalisyonlardan ya da erken seçimlerden söz edilmediğini, siyasi istikrar bulunduğunu ve siyasi istikrarın olduğu ülkede ekonomik istikrarın da gündeme geldiğini belirtti.
“Başkanlık sisteminin tek bir modeli yok ancak hepsinin ortak özelliği, milletvekilinin bakan olamamasıdır. Milletvekilinin bakan olmadığı, demokratik seçimlerle kurulabilen tek düzen başkanlık seçimidir. Temel model de ABD’deki modeldir. Hiçbir modelin yüzde yüzde mükemmel olduğu iddia edilemez çünkü insan boyutu var. Mentalitenin ne olduğu çok öneml.. Eğer diktatörlük eleştirisine açık kapı bırakılmak istenmiyorsa, bunun mekanizması Anayasa yazılırken çok rahat kurulur”
“SİYASETTE OLMAMIN TEK NEDENİ, KIBRIS DAVAMIZA KATKI KOYMAK”
Siyasette olmasının tek nedeninin, Kıbrıs davasına katkı koymak olduğunu vurgulayan Ertuğruloğlu, “Bu katkı makamda da verilir, makamda olunmadığında da. Ama makamda olmanın avantajları da bellidir” dedi.
Ertuğruloğlu, çağrıldığı için geri döndüğü siyasete devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerine, “Önümüzdeki süreç belirleyecek bunu ancak aktif siyasete parlamenter olarak mutlaka dönmek gibi bir hırsım yok. Önemli olan, hangi kapasitede olursa olsun, inandığım bu davaya katkı koymaktır” yanıtını verdi.
Tahsin Ertuğruloğlu, halkın alıştığı siyasetçi tipi olmamasından dolayı gerek Kıbrıs konusunda, gerekse başkanlık sistemiyle ilgili söylemlerinin her zaman tepki çektiğinin bilincinde olduğunu ancak “en doğrusunu ben bilirim, benim söylediğimden başka hiçbir şey doğru değil” görüşünde olmadığından dile getirdiği görüşlerin tartışılmasını çok faydalı bulduğunu ifade etti.
“EGEMENLİĞİMİZİ TÜRKİYE’YE KARŞI BİR STATÜ OLARAK KULLANMAMALIYIZ”
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye’yle ilişkilere de değinerek, “Türkiye, yabancı bir ülke değil. Türkiye Anavatanımızdır” dedi. Ertuğruloğlu, egemen eşitlik tartışmaları gündeme getirildiği zaman Türkiye ile ilişkilerde egemenliğe sahip çıkılmadığı eleştirilerini “ucuz politika” ve “samimiyetsizlik” olarak niteledi.
“Bu arkadaşlara önce milletvekilliği andını hatırlatacağım. Sonra da Güney Kıbrıs ve AB ile olan ilişkilerinde egemenliği neden akıllarına getirmediklerini soracağım. Biz egemen devlet sahibi bir halkız ancak devletimizin, egemenliğimizin Türkiye’ye karşı bir statü olarak kullanılmasına katılmıyorum. Türkiye buradaki varlığımızın nedenidir. O olmassa biz burada yok oluruz. Bunu söylemek acizlik değildir. Bu realitedir”
Türkiye’nin, Kıbrıs’ı yönetme gibi bir çabası olmadığını ve burada yapılan hatalardan dolayı yönlendirildiğini kaydeden Ertuğruloğlu, “Ülkeyi doğru yönetmiyoruz. Bizim doğruları bulmamıza ilişkin girişimler olunca da müdahale diye bağırıyoruz.. Biz Anavatan varsa varız. Anavatan güçlüyse güçlüyüz. Çıkarlarımız da birdir ve tektir” dedi.
“5+1’DE FARKLI BİR ŞEY BEKLEMİYORUM”
Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, Nisan ayında gerçekleştirilmesi planlanan 5+1 konferansına ilişkin beklentileriyle ilgili soruya verdiği yanıtta, geçmiş 50 yılda çeşitli şekilde sürdürülen süreçlerde yaşananlardan farklı bir şey yaşamayı beklemediğini söyledi.
Rum tarafındaki “gevşek federasyon” tartışmaları ve BM Genel Sekreteri’nin “yeni fikirlere açığım” söyleminin hatırlatılması üzerine, Ertuğruloğlu, “İnşallah yanılırım ancak Rum tarafı, dünya tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti muamelesi gördüğü BM Genel Kurulu’nda oturup, haksız AB üyeliğini bize ve Türkiye’ye karşı tepe tepe kullandığı bu avantajlı konumundan niye vazgeçsin?” yanıtını verdi.
“ANAVATAN TÜRKİYE İLE OTURUP KARAR VERECEĞİZ… BU COĞRAFYADA TÜRK ULUSUNUN ÇIKARLARININ KALBİ KIBRIS’TIR”
Ertuğruloğlu, müzakere sürecinin başlaması için arzulanan ortak zeminin Cenevre’de oluşmaması halinde Türk tarafının ne yapacağının sorulması üzerine, “Anavatan Türkiye ile oturup karar vereceğiz. Kıbrıs meselesi bir ulusal davadır. Sadece Kıbrıs Türkü’nün davası değildir” ifadesini kullandı.
“Ulusal dava ne demek? Türk milletinin davasıdır. Mavi vatan, Doğu Akdeniz, Libya Anlaşması, Suriye, Irak, İsrail ve Mısır’ın bulunduğu bu coğrafyada Türk ulusunun çıkarlarını, güvenliğini yakinen ilgilendiren şeyler yaşanıyor. Bu coğrafyada Türk ulusunun çıkarlarının kalbi Kıbrıs’tır”
“TEK SEÇENEK RUMLARLA ORTAK OLMAK DEĞİLDİR”
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türkü’nün Rum tarafıyla siyasi eşitliğe dayalı olduğu halde silah zoruyla atıldığı bir ortaklık deneyimi bulunmasına rağmen 52 yıldır iki toplumlu iki bölgeli siyasi eşitliğe dayalı federasyon hedefi için müzakere ettiğinede işaret etti. Ertuğruloğlu, “Sadece siyasi eşitliği hedeflemek saflıktır çünkü 1960 cumhuriyetinin sonuçları ortada. Rumlar mevcut konumlarında böylesi bir ortaklığa niye evet desin?” şeklinde konuştu.
Rum tarafının bozamayacağı, bozarsa 2 tarafın da kendi statüsüyle uluslararası toplumda yer alabileceği daha sağlam bir zemin talep etmek gerektiğini, bunun da egemen eşitlikle mümkün olduğunu kaydeden Ertuğruloğlu, “Dolayısıyla bizim hayatta tek seçeneğimiz, Rumlarla ortak olmak değildir noktasına gelmek isterim” dedi.
“KONFEDERASYON, 2 AYRI EGEMEN EŞİT DEVLETİN KURACAĞI BİR ORTAKLIKTIR”
Kendisinin yıllardır savunduğu “egemen eşitlilk”in bugün resmen tarışılıyor olmasından duyduğu memnuniyete de işaret eden Ertuğruloğlu, egemen eşitliğin olası bir konfederasyonda karşılığı olup olamayacağının sorulması üzerine, konuyu gündeme getiren bir kişi olarak konfederasyon konusunda kimsenin bir fikri bulunmadığı kanısında olduğunu belirtti. “Konfederasyon, 2 ayrı egemen eşit devletin kuracağı bir ortaklıktır. Yani devletin varlığı, egemenliği ve egemen eşitliği temelidr. Bu temel sağlandıktan sonra ilerleyen yıllarda konfederasyona yönelmek istenirse, denenebilir”
“TANINMA GİRİŞİMİNDE HİÇ BULUNULMADI”
Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, Türk tarafının 52 yıllık toplumlararası müzakere sürecinde tanınma girişiminde hiç bulunmadığını da söyledi.
Ertuğruloğlu, “müzakere sürecinin bir daha aynı şekilde başlamamak üzere Crans Montana’da çökmesinin ardından Türk tarafının önerisiyle başlatılan 5+1 sürecini sabote etmeye çalışıyor” algısı oluşmaması için tanınmanın gündeme getirilmemesi gerektiği görüşünde ancak konferansın diğer süreçler gibi sonsuza dek gitmeyeceğine vurgu yaptı.
“BÜTÇE PAYI YÜZDE 1,1 OLAN BİR BAKANLIĞIN LOBİCİLİK FAALİYETLERİNİ NASIL YAPMASI BEKLENİR”
Müzakerelerin farklı bir zeminde yeniden başlatılması girişiminin başarısız olması durumunda KKTC’nin tanıtılmasının ve dış temsilcilikler aracılığıyla lobicilik çalışmasının gündeme getirilip getirilmeyeceğinin sorulması üzerine, Ertuğruloğlu, pandeminin de etkisiyle ekonomide yaşanan sıkıntılar gerekçe gösterilerek, muhalefetin Dışişleri Bakanlığı’nın bünyesindeki dış temsilciliklerinin varlığını sorguladığı bir ortamda, bütçe payı yüzde 1.1 olan Bakanlığın lobicilik faaliyetlerini nasıl yapmasının beklendiğini sordu.
Bakanlığın daha etkin olabilmesi için dış temsilciliklere daha fazla eleman, daha fazla maddi imkan vermek gerektiğini belirten Ertuğruloğlu, “Kimse kara kaşımız, kara gözümüz için lobicilik yapmaz” dedi.
Ertuğruloğlu, bir önceki bakanlığı döneminde imkanlarını zorlayarak 20 kişilik münhal açıldığını ancak sınav tüzüğünün değiştirilmesi gerektiğinden ancak bir sonraki bakan döneminde 16 kişinin işe alınabildiğini ve geri kalan 4 münhalin de önümüzdeki günlerde doldurulacağını belirtti. Yıllardır bir kişi alınmadığından neredeyse memur kalmayan Enformasyon ve Tanıtma Dairelerine 4’er tane eleman almak için girişim başlattıklarını kaydeden Ertuğruloğlu, personel sayısını artırmaktan çok, bir şekilde boşalan yerleri doldurmak için bile sıkı çektiklerini söyledi. “Bir türlü Dışişleri Bakanlığı’nın ne iş yaptığı algılanamıyor. Biz doğrudan vatandaşla iletişime geçen bir bakanlık değiliz. Ne ev veriyoruz, ne de arsa dağıtıyoruz”
İÇ MUHALEFETE ELEŞTİRİ
Tahsin Ertuğruloğlu, başarısızlığı defalarca ispatlanmış müzakere sürecinin dışına çıkılıp, aynı şeyleri tekrarlayarak farklı netice beklenmemesi gerektiği noktasına gelinmesine rağmen Kıbrıs’taki gerçeklere dayalı bir dış politikayı, yani eşit egemenliğe dayalı siyaseti kabul etmeyen Rum tarafı, ABD, AB ve İngiltere’nin içte de destekçilerinin bulunmasının üzücü olduğunu belirtti.
“Kıbrıslı diye bir millet hiç olmadı. Olsaydı 1960 Cumhuriyeti kurulduğunda bir milli marşı olurdu. Bugün bile sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kullandığı marş, Yunan milli marşıdır. Milli marşın olmamasının nedeni de milletin olmamasıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vatandaşları vardır. Kıbrıslılık coğrafi bir kimliktir. Bir ölçüde kültürel bir kimliktir ancak milli bir kimlik değildir”
“Kıbrıs Türk halkının başka yerlerde medet ummasının temel nedeninin ise KKTC’nin yönetilmesinden duyulan memnuniyetsizlik olduğuna inanan Ertuğruloğlu, “Davamıza zarar veren sadece bizimle muhalif olan kesimlerin politikaları değil, bizimle aynı hedefi savunduğunu söyleyen kesimlerin yaptıkları hatalardır Kıbrıs Türkü’nün devletine ve vatanına olan güvenini sarsan. Herkesin, hepimizin suçu var”
“MARAŞ’IN TÜRK İDARESİ ALTINDA AÇILACAK OLMASI ÖNEMLİ”
Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, Maraş açılımıyla ilgili gelişmelerin sorulması üzerine, açılımın herhangi bir kişisel mülkiyeti etkileyen bir açılım olmadığını ancak devamının geleceğine işaret etti.
“Burada önemli olan, Maraş’ın Türk idaresinde açılacak olmasıdır. Rumlar, müzakerelerde hep pazarlık unsuru olarak kendilierine önerilen Maraş’I artık unutabilir. Mülkiyetine sahip çıkıp, orada yaşamak isteyenlere izin verilecek ve en iyi ihtimalle gelip Türk idaresi altında yaşayacak”
Maraş konusunun, bir mülkiyet konusu olduğundan bunun çok zor olacağını çünkü Rumlarla birlikte İngiltere ile İsviçre gibi ülkelerden şirketlerin yanısıra Osmanlı vakıflarının da malları bulunduğunu kaydeden Ertuğruloğlu, Taşınmaz Mal Komisyonu’nu aşan bu konunun nasıl formüle edileceğinin uluslarası hukukçularla mülkiyet uzmanlarının karar vereceği bir konu olduğunu söyledi.
“Bunlar bugünün konusu değil. Maraş’ta yapılacak çok iş var. DAÜ ile işbirliği içinde envanter çalışması yapıldı. Zaten oradaki malların ne olup olmadığı büyük ölçüde bellidir.. Orada mülkiyeti vermek değil tek sorun. Alt yapı hazır mı? Elektrik, su, kanalizasyon durumu tamam mı?”
“NÜFUS DENGESİZLİĞİNDEN DOLAYI YURT DIŞINDAKİ VATANDAŞLARIN SEÇME SEÇİLME HAKKI SIKINTILI”
Tahsin Ertuğruloğlu, bakanlığın yurt dışındaki Kıbrıslı Türklere yönelik girişimlerine ilişkin soruya verdiği yanıtta, özellikle İngiltere’deki vatandaşlarla yoğun temasları bulunduğuna işaret ederek, “Burada bile hizmet vermekten zorlanan bir bakanlık olarak ada dışındaki vatandaşlara hizmette pek o kadar da rahat olmadığımız aşikar” dedi.
Bu vatandaşların seçme-seçilme talepleri konusunda da her zaman dürüst olduğunu kaydeden Ertuğruloğlu, devlet içinde yaşayan nüfusun, devlet dışında yaşayan nüfustan daha az olduğu KKTC’de ada dışındaki nüfusun seçme talebine karşılık vermenin, adada yaşayan insanların iradesini etkisiz hale getirmesi gibi bir dezavantajı bulunduğundan sıkıntılı bir durum yarattığını belirtti. “En fazla yapabileceğimiz, bir zamanlar Türkiye’de olduğu gibi, seçimden bir süre önce limanlara sandık kurmak ve ülkeye gelip giden yurt dışında yaşayan vatandaşlara oy kullanma imkanı sağlamaktır”
Ertuğruloğlu, yurt dışında yaşayan vatandaşların askerlik sözkonusu olunca doğal vatandaş, seçme seçilme hakkı isteyince yabancı muamelesi görmekten rahatsızlık duymasını haklı buluduğu gibi, KKTC’de yaşayan vatandaşların kendilerini yönetecek kişileri seçme iradesini burada yaşamayan insanlara kaptırmamak istemesine de hak verdiğini belirtti.
“ŞAMPİYON OLMAK İÇİN GALATASARAY GİBİ 14 SENE BEKLEME TAHAMMÜLLÜMÜZ YOK”
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile görüşmenin sonunda söz, fanatik taraftarı ve kongre üyesi olduğu Fenerbahçe spor kulübü futbol takımının durumuna geldi. Pandemi nedeniyle biri yılı aşkın bir süredir İstanbul’a gidemediği için Fenerbahçe’nin maçlarını canlı göremese de kulübün bugünkü halinden memnun değil. “Maalesef istikrarlı bir gidişat sağlayamıyoruz. Böyle bir kadroyla sahada bu kadar acemi, beceriksiz, ne olduğu belli olmayan bir futbol asla kabul edilemez. Bunun mağzareti de yoktur”
Takımın bugünkü durumdan dolayı çok kızgın olan ve milyonlarca Fener taraftarına bunu yapmaya kimsenin hakkı olmadığını söyleyen Ertuğruloğlu, Fenerbahçe’nin ezeli rakibi Galatasaray’a gönderme yapamadan da edemedi: “Şampiyon olmak için Galatasaray gibi 14 sene bekleme tahammüllümüz yok”
Üyelik koşullarının farklı olduğu 2002’de Fenerbahçe kulübü kongre üyesi olabilmek yani seçimlerde oy hakkı sahibi olabilmek için Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı alan Ertuğruloğlu, seçimle gelinen bir makamda 20 sene oturmayı doğru bulmadığından, tanışıp görüştüğü Aziz Yıldırım yerine Ali Koç’a oy verdiğini de itiraf etmekten çekinmiyor. “Aziz Yıldırım 20 sene başkanlık yaptı. Kulübe çok faydaları da oldu ama bunun bedeli de oldu. O yüzden değişim adına oyumu Ali Koç’a verdim. Pişman da değilim”