Umutlar reddedildi: Bir Ege trajedisi

Yunanistan'ın bölgeye gelen düzensiz göçmenlere yönelik politikası, Ege Denizi'ni toplu mezara dönüştürdü. TRT World ekibi, soruşturmaya alınan geri itme iddialarını yerinde gözlemleyerek, denizde yaşam mücadelesi veren o göçmenlerle konuştu.

“Yunanistan Sahil Güvenlik görevlilerinden, bizi denize atmak yerine orada ateş edip öldürmelerini istedim. Onlara ayrılmamaları için yalvardım. Ama bizi terk ettiler….”

Yaşadığı dehşeti bu sözlerle anlatan Miraç Ahmedi, Yunanistan tarafınan denize geri itilen düzensiz göçmenlerden sadece biri.

Türkiye Sahil Güvenlik Güçleri, 28 Şubat 2020 ile 1 Aralık 2020 arasında Ege Denizi’nde 19 bin 130 düzensiz göçmenin kurtarıldığını, bunlardan 8 bin 269’unun uluslararası hukuku ihlal eden 282 olayda, Yunanistan tarafından geri itildiğini açıkladı.

İddialar hakkında başlatılan soruşturmayı izleyen TRT World ekibi, Türkiye Sahil Güvenlik ekibiyle bir hafta kalarak, göçmenlerin verdiği mücadeleye tanıklık etti.

Yemek için bayat ekmek verdiler, adada kelepçeyle beklettiler

Bölgedeki durum hakkında açıklama yapan Sahil Güvenlik Kuzey Ege Grup Komutanı Kıdemli Binbaşı Sadun Özdemir, “Yunanistan tarafından deniz yoluyla geçişlerde göçmenlere yönelik sert müdahalelerde bulunulmaktadır. Göçmenler yunan sahil güvenlikleri tarafından yakalandıktan sonra motoru ve benzini alınarak hareketten saki bırakılan hurda durumdaki can sallarına bindirilerek hayatları tehlikeye atılmakta ve Türk karasularına itilmektedir” dedi.

Yunanistan’ın Ege adalarına ulaşan ve karaya ayak basan göçmenleri lastik bot ya da hurda can sallarına bindirip uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Türk karasularına geri ittiğini söyleyen Özdemir, geri itmeye maruz bırakılan göçmenlerin ifadelerini paylaştı:

“Göçmenler ifadelerinde, adaya vardıktan sonra elverişsiz ortamlarda barındırıldıklarını, sadece su ihtiyaçlarının karşılandığını, yemek için kendilerine bayat ekmek verildiğini, ada içerisinde kelepçeli bekletildiklerini ve kötu muamele gorduklerini, telefonlarının, pasaportlarının, değerli eşyalarının ve paralarının Yunan yetkililerce alınarak, geri verilmediğini Türk karasularına bırakılırken hayatlarını tehlikeye atan elverişsiz botlara kalabalık gruplar halinde bindirildiklerini, Yunan yetkilerinin tekneleriyle tehlikeli manevralar yaparak botların su almaşına sebep olduğunu ve boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını belirttiler.”

“Bizi öldürmelerini istedim, sabah bizi terk ettiler”

15 yıl önce Taliban’dan kaçan ve pandemi sonrası Yunanistan’a gitmeye çalışırken ölümden dönen düzensiz göçmenlerden biri Afhanistanlı Miraç Ahmedi.

Ahmedi, yeni bir hayat için küçük kız kardeşleriyle birlikte Yunanistan’a gitmeye karar verdi. Ancak Yunan Sahil Güvenlik güçlerinin geri itmesi sonucu saatlerce denizde kaldı.

“Türkiye’de paramızın bitmesinden ve açlıkla yüzleşmekten endişeliydim. Bu yüzden Yunanistan’a gidip vatandaşlık alabilirim diye düşündüm. Kız kardeşlerime söyledim, kabul ettiler. Sonra bir kaçakçı buldum. Kişi başı 550 dolar istedi. Karantinanın ne zaman sona ereceğini bilmiyorduk. Bu yüzden ayrılmaya karar verdim.

Neredeyse üç saat denizdeydik. Kız kardeşlerim ve ben çok korktuk. Sonra Yunan Sahil Güvenlik gemisini gördüm ve bizi kurtaracaklarını sandım ama bize saldırarak motorumuza ve benzinimize el koydular. Sonra bizi gemilerine götürdüler. İnsanlar korktu ve çığlık attı. Kız kardeşlerime oraya bakmamalarını söyledim.

Yunan sahil güvenlik görevlilerinden bizi denize atmak yerine orada ateş edip öldürmelerini istedim. Onlara ayrılmamaları için yalvardım. Dalgalar kötüydü, rüzgarlıydı. Sabah bizi terk ettiler. Üç ayrı teknedeydik. İnsanların midesi bulanıyordu ve kusmaya başladılar. Kız kardeşlerime gözlerini kapatmalarını veya başka bir yere bakmalarını söyledim.”

“Türk Sahil Güvenlik görevlileri izi çekene kadar denizde sürüklendik”

Suriyeli İad ve ailesi ise Yunanistan tarafından 7 kez denize geri itildi.

“Bizi aldılar ve gemiye bindirdiler. Orası soğuktu. Soğuk gemide 10 saat geçirdik. Biz yorgunduk, çocuklarımız da öyle. Karım o sırada hamileydi. Sonra bizi lastik botlarla denize ittiler. O teknelerde zor, biliyorsunuz. Çok acı çektik, neredeyse boğuluyorduk.

Tekne küçüktü ve bizi birbirimizin üzerine yığdılar. Çocuklar için korkuyorduk. Dehşete düştük. Su salın içine sızmaya devam ediyordu. Denizde sekiz saat kaldık. Geceydi. Korkuyorduk, açtık ve susuzduk. Sonra Türk Sahil Güvenlik görevlileri ile temas kurduk. Sahil güvenlik bizi çekene kadar denizde sürüklendik”

“Bizi dövüp eşyalarımıza el koydular”

Somalili düzensiz göçmen Abdelkader ise, Yunanistan’dakilerin kendilerini döverek eşyalarına el koyduklarını ve küçük, plastik bir tekneyle denize bırakıldıklarını anlattı.

“Yolculukta 28 kişiydik. Hepimiz Yunanistan’da tekneden indik ve koştuk. Yedimiz çalılıklara koştuk. Kadınları ve diğerlerini geride bıraktık. Sonra polis geldi ve bizi aldı. Bize sığınma hakkı verileceğini ve güvende olacağımızı söylediler. Ama bizi çalılığa götürdüler. Eşyalarımıza, ceketlerimize, paramıza ve telefonlarımıza el koydular. Her şeyi aldılar. Sonra kamplara götürüleceğimizi söylediler.

Bunun yerine bizi kıyıya geri getirdiler ve bizi dövmeye başladılar. Sonra bizi başka bir tekneye koydular ve daha fazla para ve telefon var mı diye ceplerimizi kontrol ettiler. Bizi yine dövdüler ve küçük, plastik tekneyi denize ittiler. Türk Sahil Güvenlikleri tarafından kurtarıldık.”

“Hiçbir şey yapmadan denizde devam eden şiddeti dinlemeye devam edemeyiz”

Avrupa Birliği’ne mülteci gelişleri 2015 krizi sırasında zirve yaptı. O zamandan beri sayılar düştü ama savaştan kaçan binlerce insan hala sınırı geçmeye çalışıyor. Aşırı kalabalık kamplardaki sığınmacılarla yıllarca uğraşmak, Yunanistan’ı onlara karşı düşmanca bir tavır alır hale getirdi.

Sınır Tanımayan Doktorlar Kuruluşu (MSF) Yunanistan Başkanı Liza Papadimitrio, birçok kuruluşun, mart ayından beri daha da fazla korkutucu olaylardan bahsettiğini açıkladı.

İnsanların korunması gerektiğini söyleyen Papadimitrio, “Avrupa temel haklarını ve sığınma talep etme haklarını koruyor. Ama daha fazla ilgiyi hak eden şey denizde kurtarılmaları gerektiğidir. Hiçbir şey yapmadan denizde devam eden şiddeti dinlemeye devam edemeyiz.” dedi.

Uluslararası yasaların açık bir ihlali

İl Göç İdaresi Müdürü Hüseyin Havuz, TRT World’de yaptığı açıklamada, genellikle fiziksel şiddete uğrayan ve soyulan yabancıların Türkiye’ye psikolojik sorunlarla geri döndüğünü, mallarının, umutlarıyla birlikte çalındığını söyledi.

“Pek çok kişinin yasadışı bir şekilde Türkiye’ye geri itildiğini gördük Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir parçası olarak kabul edilen uluslararası yasaların açık bir ihlali. Birinci madde insan haklarına yönelik yükümlülüğü ortaya koyarken ikinci madde her bireyin haklarını korur. Ve bu insanları denizin ortasında ölüme terk etmek, yaşama haklarının ihlalidir.

Üçüncü madde işkenceyi ve insanlık dışı muameleyi veya cezayı yasaklıyor. Yine de bu insanlara işkence ediliyor ve geri itildikleri için dövülüyorlar. Beşinci madde herkese özgürlük ve güvenlik hakkı veriyor. Ancak bu göçmenler suçlular gibi tutuklanıyor.”

Ocak 2021’de Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı, AB ülkelerini “yasadışı” geri itmeleri soruşturmaya başlamaya çağırdı.

KAYNAK : TRT

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu